Blia Cosplay and Collection

Blia Cosplay and Collection
I Love Yoda !

6 Mayıs 2017 Cumartesi

of çok karamsar çok

üzerimde bir yük var, tarif edemiyorum. böyle sanki sırtıma oturmuş, omuzlarıma bastırıyor. ara ara burnumu tutuyor, sızlatıyor. gözlerime bastırıyor, kafama vuruyor.... neyin sıkıntısını çekiyorum bilmiyorum ama son zamanlarda ruhsal bağlamda bayağı bir çöküntü içinde olduğumu itiraf etmeliyim...

tek hissettiğim şey mutsuzluk gibi ama tam olarak mutsuzluk koyamıyorum adını. karamsarım evet belki hep öyleydim ama şimdi daha kötü. hiçbir şey yapmayı istemiyorum bu da bulunduğum durumu körüklüyor...

böyle bi' hayattan beklentimin kalmaması, hedefimin olmaması, gelecek planımın olmaması üst üste gelince sanırım yaşamımın hiçbir anlamı kalmadı. yani önceden kötü de olsa, kendi tercihim olmasa da bir hedef vardı, işte liseyi kazan, bitir, üniversite kazan, bitir. şimdi işe gir olması lazım belki ama yok.

ailem taşınmak istiyor ve bunu akıllarına benim koyduğumu iddia ediyor. artık hayır yok bile diyesim yok hiçbir şeye. karşı çıkasım yok, gerçekten hiçbir şeye.

ot gibi uyuyorum, uyanıyorum, yiyorum, sıçıyorum, bilgisayarda oturuyorum; hep aynı döngü. sabahları yatağımdan kalkmak istemiyorum bugün de yaşayacağım diye. istemiyorum ki...

en zoru da bütün bu içimdekileri kendime saklamak. ne en yakın arkadaşlarıma ne aileme oturup bunları anlatamıyorum. psikoloğa görünmek istiyorum ama o da çözüm olacak mı bilmiyorum ve kalkıp gidecek gücüm yok aslında. içim içimi yiyor. beynim kendini kemiriyor.

yaşadığım her an büyük sıkıntılar içine düşüyorum. her bir insanla bir etkileşim bende bir sorun yaratıyor. insanların etrafında olmak istemiyorum bir yandan, bir yandan da aklımı dağıtmalarına izin vermek istiyorum.

herhangi bir hareket beni çok gerebiliyor, özellikle yakınlarımdan gelen. en ufak bir ters algılamamda dünya kararıyor ve bütün günüm solup gidiyor. işin kötüsü, erkek arkadaşım bütün bunları bilmiyor ve bana her aksi davranışında aramızda belli bir mesafe oluşuyor. bitek ben biliyorum geceleri ağlayarak uyuduğumu. gözlerim acıdan şişene kadar...

annem hastalık hastası. hasta olmak onu hayata bağlıyor ve "mutsuzluğu" ile hayata bağlanabiliyor. bütün olaylardan bir kötü sonuç çıkarıyor ve ona üzülüyor. ama onun için sorun yok üzülmeyi seviyor. babam kendi içinde yaşıyor ama bu da ona sorun teşkil etmiyor. bir ara bu hayatın bir illüzyon olduğunu ve ölse bile aslında ölmüş olmayacağını savunuyordu ya da anlattıklarından ben öyle anladım. kendi kafasındaki dünyayı seviyor ve orada yaşamayı tercih ediyor. kim karışabilir ki?

en yakın arkadaşlarım da en yakın arkadaşlarım değil aslında pek. sadece ara sıra görüştüğüm insanlar belki de. neden bilmiyorum ama insanlarla çok yakın olabileceğime inanmıyorum artık. yani ilkokuldan beri "arkadaş" kalabilen insanlar var. benim en uzun arkadaşlığım beş sene olmadı galiba henüz ama o da resmen arkadaşlarımın zorlamasıyla. yani en azından benimle hala görüşmek istediklerine göre "yakın arkadaşım" diyebilirim belki de.

bence bu hayat çok zorlama. gerçekten bir kapatma tuşu olsun isterdim. ha bir daha açar mıydım bilmiyorum ama açma tuşu olsun istemedim zaten....

Hiç yorum yok: