Blia Cosplay and Collection

Blia Cosplay and Collection
I Love Yoda !

12 Eylül 2013 Perşembe

Asa Yapımı

Evet, belki de pekte bilmediğiniz gibi asa yapımına sardım ben. Evet, hı hı. İlk olarak uç kısmının eğilmesi ve EPIC FAIL olmamla sonuçlanan Mürver Asa yani belki de bildiğiniz adıyla Elder Wand'ı yaptım. Yapımı ilk olduğu için biraz acemiceydi. Bildiğiniz anam babam kalemi aldım ve Fimo hamuru ile kapladım. sonra üzerine Mürver Asa'nın spesifik şekillerini hamurdan oluşturmaya devam ettim. Sonracıma üzerine toplu iğne/törpü yardımı ile dotting işlemini yaptım. Noktaladım yani. İlk görünüşü bu şekildeydi. Dotting işlemi bu fotoğrafta gördüğünüz gibi oluyor efenim... Sonuç ise fildişi siyaha boyanmış ELDER WAND :))

Şimdi Bellatrix'in asasından bahsediyim. Akşam üzeri babamla çıktık bahçeye, kurumuş ağaç dalları topladık. Ben de en uygun olanı parçalara ayırdım bu işlem sırasında normal testere kullandık... Baz dallar daha kalındı o yüzden babam elektrikli testereye abandı. o şey çok korkunç :o Neyse efenim, Bella'nın asasına en çok benzeyen kesilmiş dal parçasını aldım ve üzerinde ki o muhteşem kıvrım/oyuk -neyse onun adı- gene fimo hamurundan oluşturdumm! Asanın pişmeden ve boyanmadan önceki hali! Bu da pişmiş ve boyanmış halii.. :))
Aman dikkat edin fırında tahtayı uzun süre tutmamak lazım!

Bu da kendimce tasarladığım bir asacık :)

Umarım beğenirsiniz!!

Ashe the Frost Archer

https://www.facebook.com/photo.php?fbid=10151627801623449&set=a.10151640838138449.1073741825.707858448&type=3&theater

Kalpler Yanar


“Bir dakika.” Diyebildim sadece. O uzun konuşmasını sonlandırmadan sürdürürken. Taramalı silah elinde değil de ağzındaydı sanki. Susmak nedir bilmiyordu. Hoş, her zaman ki haliydi bu ama alışmak mümkün değildi. Alışmak istemezdiniz de…
Sözümü devam ettirmeme hala izin vermiyordu. Ben de kulaklarımı, algılarımı kapayıp ne söylediğinden çok nasıl göründüğüne odaklanmaya çalıştım. Böylece gözümde nasıl yer değiştirdiğini anlayabilecektim. Duygularım duyduklarımdan değil de bana nasıl baktığına bağlı değişecek, gözümde güzelliği kalıcı mı yoksa solmuş mu onu görecektim.
Kulaklarımda kendime göre akıcı bir melodi varmış gibi sadece gözlerine baktım. Söyledikleri burnuma geliyordu sadece, bugün dişlerini fırçalamamıştı ve bu beni iğrendiriyordu. Normal günlerde de böyle bir koku yayardı ama gün içinde yedikleri ve içtiği sigaralar bunu bastırırdı. Ama şimdi, sabahtan beri bir şey yememişti ve sigarasının mentolsüz ve ağır bir şey olduğunu söyleyebilirdim.
Gözlerinde çapaklar birikmişti ve kalemi gözlerinin altındaki kırışıkların içine girmişti. Böylece daha yaşlı, pis ve terkedilmiş sokak kadını gibi duruyordu. Rimelinden kirpikleri birbirine yapışmıştı. Bazen onları özel, minik kirpik tarağı ile ayırdığını görürdüm demek ki bugün ya buna zamanı yoktu ya da makyajını temizlemeden uyumaya gitmişti. Bunu sık yapmazdı. Ancak bazen çok yorgun olduğu günleri bilirdim ki işten geldiği gibi yatağa üstündekileri çıkarıp atar sonra içine girerdi. Ortalığı toplaması bana kalıyordu ama O’nu öyle görmek daha üzücü bir durumdu. Şimdi bakıyorum da işten ayrılalı bir hafta olmuştu, O’nu buna iten neydi ki?
Saçlarına döndü gözlerim, her daim şampuan kokardı, temiz, parlak ve her geçen gün daha sarıydılar. Ama bugün değil. Bugün yapışık, kirli, pamuklu ve uzağa kadar gelen ağır bir kokuyla kaplıydılar. Sönüklerdi ve kirden sarıdan çok kahverengi görünüyorlardı. Normal günlerimizde sabah uyandığımızda kafasına göğsüme koyduğunda koklardım mis gibi saçlarını, ipeksi bir dokunuş bırakırlardı ellerimle taradığımda. Saçıyla oynamamı da severdi, bende hiç mahrum etmezdim…
“Sen yoktun.” Dedi. Sarsıldım.
Ben yok muydum? Bütün o zor günlerinde başını yaslayıp gömleklerime sümüklerini bırakan, sonra beni de üzdüğünü söyleyip saçmalayan O değil miydi? Her gün yanındaydım. Her sabah uyandığında meleksi tenine öpücük kondurup sabah ki asık suratlılığına katlanan ben değil miydim yoksa hepsi bi’ rüya mıydı da ben farkında değildim?  Her gece yarısı sıçrayarak uyanışlarında sarılıp teselli eden, hepsinin bir kâbus olduğunu söyleyip bütün hepsinin bir gün temize kavuşacağını söyleyen bendim sanıyordum. Ama hayır bunlar sadece az kalmıştı yaptıklarımın yanında. Anlatamadığım, hatırlamadığım çok daha fazla şey olduğundan emindim ki bir cümleyi daha duymaya cesaretim yeter miydi bilmiyordum.
Bakışlarımla ne söylediğimden emin değildim ama gözyaşlarımın üzgün olduğumu söylediğini biliyordum. Ama belki düşündüğüm gibi görünüyorduysam, hırs ve nefreti de görebilirdi. Çünkü ona bakarken bana bu hisleri bıraktığını anladım. Ve gittikçe büyüyorlardı…
Ellerimi kontrol etmeyi kısa bir süre önce bırakmıştım. Şimdi onlar O’nu tutmuş sarsıyordu. Bir tanesi ağzını tutuyordu. Dilim de tamamen kendince dönüyor ağzım kapanıp açılıyordu… Dişlerimle uyum içinde dans ediyordu dilim. Bir sesler duyuyordum arka planda. Kendi bağrışlarımdı. Hiç böyle duymamıştım sesimi. Ama büyük bir çınlama ve uğuldama bulutunun arkasından boğuk boğuk geliyordu, normal miydi bu? Daha önce bağırdığımı hatırlamıyordum. O an yaşadığımız andan başka bir şeyi hatırlamıyordum zaten ama o anlar da bulanıktı ki…
O’na vurmazdım. Kendimi kaybetsem de vurmadım, biliyorum. Ama sözlerimin ağırlığından çöken göğsü bu yükü daha fazla taşıyamayacağını anlamıştı ki arkasını dönüp gitmeye başladı. Bunu herhalde ben söylemiştim. Gitmesini söylemiştim.
İyi de ben O’nsuz ne yapacaktım?
Biliyordum ki yaşadığımız çoğu şeyi hak etmiyordu. Ortak arkadaşlarımız bile aylardır O’nun değiştiğini görüyordu. Ben görememiştim ki. O’na göre ben YOKMUŞUM ya…
Dizlerimin titrediğini hissettiğim gibi üzerlerine düştüm. Bacaklarım acımı kaldıramamıştı. Bedenim ağırlaşmış, donmuştu. Bir cinayet işlenmişti oracıkta, kan yoktu, göremezdiniz ama içimde ağlayanlar vardı. Boğazımı düğümlemişler beni boğmaya da çalışıyorlardı. Korkuyordum. Yalnızlıktan, O’nsuz bir gelecekten. Nefes alamıyordum. Ama önemli değildi. Ağlayamıyordum, gözyaşım bitmiş gibiydi ama o da önemli değildi ki.
Ne yapacağımı, nereye gideceğimi bilemiyordum. Öylece sokak ortasında dizlerimin üzerinde O’nun arkasından bakıyordum. Sırtıma, göğsüme oturmuş filler kalkmıyor adeta zıplayıp daha çok işkence ediyorlardı.
İşte şimdi bu hayatın olayını yavaş yavaş anlamaya başlıyordum…


16 Nisan 2013 Salı

World of Warcraft Pandaren Make-up

I hope some of you can say "Yea it's close enough!" ^^,


Here is the picture: