Blia Cosplay and Collection

Blia Cosplay and Collection
I Love Yoda !

11 Mayıs 2017 Perşembe

insan

ah insan.
sözler vermeyeceksin tutmayacaksan.
demeyeceksin "seviyorum", eğer sevmiyorsan.
ah insan.
ne zaman akıllanacaksın?
acıtmayacak sandığın her gün daha da canın yanacak.
kurduğun hayaller bir bir yıkılacak.
sen unutacaksın.
yeniden hayal kuracaksın.
ama her seferinde kendini kandıracaksın.
ah insan.
ne zaman büyüyeceksin?
ders almayacak mısın yaşadıklarından?
her seferinde aynı törene mi katılacaksın gerçekten?
şimdi nasıl avutacaksın kendini?
aynı yalanları mı söyleyeceksin kendine?
yoksa bu sefer farklı mı olacak sence?
ah insan.
sözler vermeyeceksin tutmayacaksan.
sadece kendini düşünmeyeceksin işte.
karşındaki de insan.
ne zaman bitecek bu umutsuzluklar?
artık çıkacak mısın aydınlığa, o girdiğin karanlıktan?
yapmayacaksın işte aynı şeyleri,
her seferinde ben mi hatırlatacağım sana?
ah insan.
umutlandırmayacaksın işte karşındakini,
kendini tutamayacaksan.
demeyeceksin "kavga etmeyelim", eğer edeceksen.
sinirlerine hakim olacaksın be insan.
her seferinde kaldırmayacak çünkü karşındaki insan.
ah be insan,
ne zaman olacaksın?

aşk şiiri 2

aşk vurur ya aniden karşı kıyıya vuran dalgalar misali.
inişli çıkışlı olur ya hani, alabora eder gemileri.
aşk acıtır ya beklemediğin bir anda,
nedenini anlamazsın ama çoktan bitmiştir belki.

duramazsın düşünmeden ama anlamazsın da.
bir vardır bir yoktur çünkü adı aşk ya.
ne solar çiçekler ne yıkılır hayaller, tıpkı binalar gibi.
ama gerçek öyle değildir işte, sarar depremler dört bir yanı.
adını koymuşsundur ama, aşk ya.

oltaya takılmak gibidir aşk işte.
gözlerini kapayıp çırpınırsın bitmesin diye.
yalvarırsın kendine,
ama olmaz.

aşk çarpar ya yüzüne keskin fırtınalar misali.
hiç beklemediğin bir anda bulur,
hiç beklemediğin bir anda gider.
ardında bıraktığı yıkıntılar kalır her zaman.
sonra toplamaya çalışırsın arkasını, sanki bir ergenmiş gibi.

lotoyu tutturmak gibidir aşk işte.
önce heyecanlanırsın kazandın diye.
sonra kapında birikir sıkıntılar,
işte olmaz.

duramazsın düşünmeden ama anlamazsın da.
bir gider bir gelir çünkü adı aşk ya.
dengeni şaşırırsın, kaybedersin, kazanırsın.
ama bilemezsin işte oyun olmadığını.
aşk öyle değildir işte, gerçekse.


çık işin içinden

canım yanmaz dersin,
tepetaklak olursun.

unutmam dersin,
bir bakmışsın yerini değiştirmişsin.

bulamazsın.

bulduğunda da anlamazsın,
değerini kaybedersin.

tat almaz olur dilin damağın,
yanarsın aslında hiç olmayan bir acıyla.

ya da aslında hep oradadır da,
ulaşamazsın aradığına.

destan olur aklındakiler de,
dökemezsin sözcüklere.
çünkü bilirsin en büyük acılar anlatılmaz dışarıya.

saklarsın kendinden bile,
sevmek istersin de sevemezsin.

dualar edersin ama haykıramazsın boşluğa.
dudakların düğümlenir de susamazsın bir yandan.

kulakların çınlar,
fark edemezsin.

canım daha acımaz dersin de,
kuklalar bile körükler içerideki yangını.

duymaz olursun ama,
anlayamazsın.

çığlık atmak istersin sonra adına,
karabasan dersin.

unuturum belki dersin de,
derin yaralar unutturmaz asla.

dans etmek istersin de yorgun düşersin.
ağrı saplanır kalbine,
kalkamazsın yerinden.

yakar durur hiç yoktan.
 olmaz dersin de oluverir bir anda.
duramazsın.

karar veremezsin ama,
aslında çoktan ilerlemiştir gemi.
el sallarsın arkasından ama görmez.

görmek istemez belki ama,
aklı kalır.

unutulmak istemez,
yine de ağlar...

hayalet

hayalet tüm anılar bende.
insanlar hayalet.

hayal et,
her şeyi unuttuğunu.
 hoş geldin hayatıma.

hayalet tüm insanlar bende.
yaşananlar hayalet.

hayal et
her şeyi.

hayalet tüm acılar bende.
mutluluk hayalet.

hayal et hiçbir şey hissetmediğini,
öyle parçalanmış ki yüreğin,
daha dağılmaz diye düşünürsün.
hayal et bi',
hayalet tüm insanlar sende.

bu gece

suyla kafayı buldum bu gece.
olmayan hayallerimle.
kalp kırıklıklarımla uyumaya çalıştım bu gece.
bir sağa döndüm bir sola.
şarkılarla kafayı buldum bu gece.
yaşananları hatırlamaya çalıştım,
olmadı.
seni sık sık andım bu gece.
o istediğin mektuba başladım,
ne zaman biter,
bilmediğim...
ne zaman değişir yazdıklarım,
ya da aynı mı kalır...
seninle kafayı bozdum bu gece.
sanki diğer gecelerden farklıymış gibi...
ama ağlamadım bu gece,
en azından, yeterince...
ağlayarak uykuya dalmayacağım bu gece.

yemeceler

tutsak mıydı kelimeler bunca zamandır acaba böğrümde ve ben miydim gardiyanı, kaçmasını engelleyen? yoksa hepsi bir tuzak mıydı dökülsün şelaleler diye bir anda? anlayamıyorum insanların her bir yaptığını. sıkıntı bende mi yoksa diğer aciz bedenlerin içine sıkıştırılmış ruhlarda mı? neden her söz ağır olmak zorunda? neden yıkılmak zorundayız katlanamadığımız yerde?
ben miyim tek zayıf karanlıkta ve kuytularda? ben miyim yoksa tek başarısız? yükün altında ezilmekten başka tek çözümün kaçmak olduğunu fark ettiğimde her şey gözüme daha bir korkunç görünmeye başladı. acaba yalnızlığım beni ele geçirecek mi? acaba yiyecek miyim son böcekleri beynimdeki?
yaşamak bu kadar zor olmamalıydı. bana kimse bu konu hakkında bir şey söylememişti. belki de tek amacım buradan geçip gitmekti ama insan fıtratı işte, bir iz bırakmak istiyor. ben ise, yazıyorum. yaşamıyorum ama. yaşamak bu olmamalıydı bence. çünkü eğer kader diye bir şey varsa ve önceden yazılıysa bunu okuyamamamız büyük bir eksi bence. kader mi gerçekten acımasız olan yoksa biz miyiz?
hiçbir şeye katlanamamam benim suçum mu  yoksa artık yükler mi çok ağır gelmeye başladı bilmiyorum. bir yandan artık daha fazla "ben" demek istemiyorum ama bir yandan da bugüne kadar demediğim için nefes alamıyorum.
yaşamak istemiyorum.
bir yandan merak ediyorum.
bence son göz yaşlarım dökülürken zaten yaşlanmış olacağım ve çenemden süzülürken anlayacağım. ne kadar doğruymuş kaderin varlığı ya da bunca zamandır bir kandırmaca içinde miymişiz...
aslında belki de çoktan öldük ve cehennemi yaşıyoruz, adına dünya dediğimizde daha az korkunç geliyor kulağa. tüm o anılar aslında unutuldu ve sanıyoruz ki bunların hepsi mit. nereden biliyoruz ki bu kadar sınırlıyken beynimiz?

Özcan Deniz - Beni Affet

Beni affet 
Kaybetmek için çor erken 
Sevmek için de çok geç 
Beni affet 

Bir adım kalmalı geriye 
Kırılmış şeylerin nihayetine 
Yalnızlığın eşiğinde 
Beni affet 

Ben seni sevdiğim zaman bu şehirde 
Yağmurlar yağardı 
Beni seni sevdiğim zaman bu şehirde 
Ayrılık kurşun gibi ağırdı 

Beni affet 
Şiirler gözlerini 
Şarkılar saçlarını söylemedi 
Beni affet 

6 Mayıs 2017 Cumartesi

of çok karamsar çok

üzerimde bir yük var, tarif edemiyorum. böyle sanki sırtıma oturmuş, omuzlarıma bastırıyor. ara ara burnumu tutuyor, sızlatıyor. gözlerime bastırıyor, kafama vuruyor.... neyin sıkıntısını çekiyorum bilmiyorum ama son zamanlarda ruhsal bağlamda bayağı bir çöküntü içinde olduğumu itiraf etmeliyim...

tek hissettiğim şey mutsuzluk gibi ama tam olarak mutsuzluk koyamıyorum adını. karamsarım evet belki hep öyleydim ama şimdi daha kötü. hiçbir şey yapmayı istemiyorum bu da bulunduğum durumu körüklüyor...

böyle bi' hayattan beklentimin kalmaması, hedefimin olmaması, gelecek planımın olmaması üst üste gelince sanırım yaşamımın hiçbir anlamı kalmadı. yani önceden kötü de olsa, kendi tercihim olmasa da bir hedef vardı, işte liseyi kazan, bitir, üniversite kazan, bitir. şimdi işe gir olması lazım belki ama yok.

ailem taşınmak istiyor ve bunu akıllarına benim koyduğumu iddia ediyor. artık hayır yok bile diyesim yok hiçbir şeye. karşı çıkasım yok, gerçekten hiçbir şeye.

ot gibi uyuyorum, uyanıyorum, yiyorum, sıçıyorum, bilgisayarda oturuyorum; hep aynı döngü. sabahları yatağımdan kalkmak istemiyorum bugün de yaşayacağım diye. istemiyorum ki...

en zoru da bütün bu içimdekileri kendime saklamak. ne en yakın arkadaşlarıma ne aileme oturup bunları anlatamıyorum. psikoloğa görünmek istiyorum ama o da çözüm olacak mı bilmiyorum ve kalkıp gidecek gücüm yok aslında. içim içimi yiyor. beynim kendini kemiriyor.

yaşadığım her an büyük sıkıntılar içine düşüyorum. her bir insanla bir etkileşim bende bir sorun yaratıyor. insanların etrafında olmak istemiyorum bir yandan, bir yandan da aklımı dağıtmalarına izin vermek istiyorum.

herhangi bir hareket beni çok gerebiliyor, özellikle yakınlarımdan gelen. en ufak bir ters algılamamda dünya kararıyor ve bütün günüm solup gidiyor. işin kötüsü, erkek arkadaşım bütün bunları bilmiyor ve bana her aksi davranışında aramızda belli bir mesafe oluşuyor. bitek ben biliyorum geceleri ağlayarak uyuduğumu. gözlerim acıdan şişene kadar...

annem hastalık hastası. hasta olmak onu hayata bağlıyor ve "mutsuzluğu" ile hayata bağlanabiliyor. bütün olaylardan bir kötü sonuç çıkarıyor ve ona üzülüyor. ama onun için sorun yok üzülmeyi seviyor. babam kendi içinde yaşıyor ama bu da ona sorun teşkil etmiyor. bir ara bu hayatın bir illüzyon olduğunu ve ölse bile aslında ölmüş olmayacağını savunuyordu ya da anlattıklarından ben öyle anladım. kendi kafasındaki dünyayı seviyor ve orada yaşamayı tercih ediyor. kim karışabilir ki?

en yakın arkadaşlarım da en yakın arkadaşlarım değil aslında pek. sadece ara sıra görüştüğüm insanlar belki de. neden bilmiyorum ama insanlarla çok yakın olabileceğime inanmıyorum artık. yani ilkokuldan beri "arkadaş" kalabilen insanlar var. benim en uzun arkadaşlığım beş sene olmadı galiba henüz ama o da resmen arkadaşlarımın zorlamasıyla. yani en azından benimle hala görüşmek istediklerine göre "yakın arkadaşım" diyebilirim belki de.

bence bu hayat çok zorlama. gerçekten bir kapatma tuşu olsun isterdim. ha bir daha açar mıydım bilmiyorum ama açma tuşu olsun istemedim zaten....

en yakın arkadaşım yalnızlığım

hasadını toplarken son yağmurların,
yalnızlığımla dertleştik.
kararını verdi son gemi kalkarken,
bir daha dönmeyeceğinin...

gümüş bir yüz hayal ettik,
karanlığın içinde.
parlıyordu bazı yerler,
gözlerinin olması gereken yerde.

tahtasını çakarken son gidenlerin,
yalnızlığımla dertleştik.
dedi ki,
bu yoldan bir daha rüzgar esmez.

bitirdik cebimizde kalan son sigaraları,
bitirdik son liraları.
bitirdik ne varsa içimizde son kalan,
nereye gidiyorsun diye sordu kalkarken.

siyah bir el hayal ettik,
güneşten uzanan.
o kadar parlaktı ki,
gözümüzü aldı, bakamadık...

tanelerini toplarken ağaçların,
birlikte ağladık dökülen yapraklara.
yerlerde aradık kaybolan incileri,
kalbimizden gelip gözlerimizden akan.

danslar ettik çılgınca, sanki yarın yokmuş gibi.
şarkılar söyledik sesimiz birbirine karıştı, sanki bir kişiymiş gibi.
bekledik belki bir umut kalmıştır diye,
giden çoktan gitmişti halbuki...


30 Nisan 2017 Pazar

Kıvamında

her şey benim saçmalamam ile başlamıştı. bunu biliyordum ama belli ki bilmek istemiyordum. belki taa en başında o kadar ısrarcı olmasaydım, bütün bu üzüntülere katlanıyor olmazdım...

bundan yedi sene önceydi. ıssız adam filminin popüler olduğu zamanlardı ve bütün erkeklerin tüm ilişkilerde arkasına sığındığı laf "benden sevgili olmaz, ıssız adamım ben" o zaman çıkmıştı. belki de çıkmamıştı ama önemli olan bu değildi. zaman ne zaman olursa olsun, erkekler bir ilişki başlatmaya korktuğu zaman bu lafı kullanıyordu ne de olsa.

"ben arkadaş olarak daha iyiyim. gerçekten."

hayır, hoşlandığım insan ile arkadaş kalamazdım. yeni bir gün geldiğinde, O'nu o bulunduğu ıssızlıktan çıkaracak kadını gördüğümde ne yapacaktım? alkış tutup "heeyo yaşasın bak artık sen de ıssız değilsin" mi diyecektim?

diyemezdim.

ama bir baktım ki o ıssızlıktan çıkaran kadın ben olmuşum.

inişli çıkışlı ama daha çok inişli yıllardan sonra hala o günü hatırlıyorum ve bazen aşırı pişman olduğumu düşünüyorum... çünkü, o günkü odun, hala aynı odun. ya belki biraz budanmış bir odun ama hala aynı odun.

yavaş yavaş denizin suyu çekiliyor arkadaşım, bak elf gözlerim neler görüyor...


1 Nisan 2017 Cumartesi

Bulutlarda Uçarmış Gibi Şiir

Kapanıyordu tüm kapılar,
adında uykusuzluğu tattığım adamın arkasından.

Yasaklanıyordu tüm hayaller,
kokusunda umutsuzluğu kokladığım...

Ne düşlüyorum, ne hissediyorum.
Ne gülümsüyorum, ne yaşıyorum.

Öyle alışmışım ki verdiğin acılara,
bağımlısı olmuşum.
Mutsuzum ama hissetmiyorum.
İçimde ağlıyorum ama gözyaşlarım akmıyor.

Aktığındaysa susuyorum.
Ve,
Affediyorum her defasında.

Ama yaşamıyorum seninle.
Yaşamak istedim ama belki yol,
orman değildi sadece.

Çölde denedik koşmayı,
Belki koştuk.

Ara sokaklarda dans ettik,
siyah yağmurlarda ıslandık.

Bulutlarda uçmak istedik belki seninle,
işte o kadar...

20 Mart 2017 Pazartesi

aşk şiiri

küveti doldurdu aşk zamanla,
hiçbir şey olamayacağını anladığında,
su oldu;
aktı bedenlerimizden hunharca,
gideceği yolu kendi bilirken sadece.

tüm kalkanlarını açtı aşk zamanla,
hiçbir savaşı kazanamayacağını anladığında,
demir oldu;
kesti bedenlerimizi umarsızca,
keseceği yeri kendi bilirken sadece.

tüm yalanlarını yaşattı aşk zamanla,
hiçbir doğruyu bulamadığını anlayınca,
yalan oldu;
söküldü dudaklarımızdan amansızca,
anlatacağı şeyi kendi bilirken sadece.

tüm savaşlarını verdi aşk zamanla,
hiçbir cephede mermi kalmadığını anlayınca,
kalem oldu;
yaptı anlaşmaları tutarsızca,
tutamayacağını kendi bilirken sadece.

tüm umutlarını kaybetti aşk zamanla,
hiçbir şekilde hayatta kalamayacağını anladığında,
ayrılık oldu;
döndü arkasına acımasızca,
gideceği yolu kendi bilirken sadece.

kısa ama yok

sessizliğin içinde her zaman bir ses olur. hiçbir sesin olmadığı bir zamanda, kulakta çınlama duyulur ya da kalbinin atışını duyarsın bir şekilde.
peki.
içinde sessizliğin olmadığı bir beyinde huzuru nerede ararsın?
içinde huzurun olmadığı bir benlikte sevgiyi kimde ararsın?
içinde sevginin olmadığı bir dünyada nasıl mutlu olursun?
mutlu olmadığın bir yerde nasıl umutlu kalırsın?
umudun olmadığı bir süreçte nasıl tutunursun?
olsun.
durup dururken yaşamıyoruz sonuçta.
durup dururken ölebilirken.

bozuk para

bir bozuk para çıkardı cebinden.
uzun uzun baktı ona.
sırtını arkasındaki duvara dayayıp sol elini cebine attı. kafasını iyice eğdi. dışarıdan bakıldığında normal bir şekilde parayı inceliyordu ama aslında orada değildi.
"yamuk" dedi içinden. ama yamuk olan para değildi. hayalleriydi, artık düşünmediği. hayal kurmak çocuklar içindi ve artık o bir çocuk değildi.
"kahramanlar" diye düşündü. kaç kahraman tanıyordu hayatında o an bilemedi ama gerçek hayattaki kahramanların çizgi romanlarda olanlardan farklı olduğunu çoktan anlamıştı. belki bir pelerin giymiyorlardı da önlük giyiyorlardı. belki birer maskeleri yoktu yüzlerinde ama bazılarının doğal maskelerinin olduğunu çok iyi öğrenmişti.
"dans" dedi. içinde uzun zamandır hissedemediği bir şeydi bu. kalbi çoğu zaman atmıyordu ama atmasını sağlayan kimse yoktu belki de.
"durak" kelimesi ise çok uzun zamandır yaşadığı birçok şeyi anlatır gibiydi. durmadan geçen zamanda tek bir durakta saatlerce, günlerce belki de yıllarca beklemiş gibiydi. ama son zamanlarda fark ettiği şey daha acıklıydı. o duraktan hiç otobüs geçmemesi gibi.
"acı" ise sadece diliyle tattığı bir şey değil iken "mutluluk"ta uzun süredir tatmadığı bir şeydi.
"pişmanlık" çok daha küçük yaşta reddettiği, "umut" ise yakın zamanda kaybettiğiydi.
"yakın" kelimesini düşündü. fiziksel olarak her şey çok yakındı. yaşamak yakındı. ölüm yakındı. elma yakındı. kalem yakındı. fiziksel olmayan birçok şey de çok yakındı. ama aradığı her şey çok "uzak"tı.
"merhaba"yı düşündü sonra. her seferinde söylediği ama hiç düşünmediği 'merhaba'. hiç düşünmeden söylerdi 'merhaba'yı. ama aslında hayatına aldığı her şeye söylememesi gerektiğini bilmiyordu. çünkü bazen o 'merhaba'lardan uzaklaşmaya çalıştığında bunu yapamıyordu.
durdu.
kafasını kaldırdı ve boşluktan çıktı. sağ elini de parayla birlikte cebine attı.
karşıdan gelen kimse yoktu. sağına baktı.
kimse yoktu.
soluna baktı. kimse yoktu.
belki de aslında hiç kimse yoktu ama orada olması için sebep veren birileri bir gün hayatında olmuştu. yine insanları sevmediğini düşündükçe onlardan kopamadığını da fark ediyordu.
"kopmak" dedi sesli bir şekilde. ip bile inceldiği yerden koparken, saç bile takıldığı yerden ayrılmak için koparken, en güçlü dostluklar ve aşklar bile koparken neden sağlamlığından emin olmadığı halata binlerce düğüm atmıştı ki sanki?
cebinde bozuk parayı döndürmeye başladı. her döndürüşünde kendine sözler verdi.
ve onları hiç tutamadı...