Blia Cosplay and Collection

Blia Cosplay and Collection
I Love Yoda !

22 Haziran 2008 Pazar

Şebnem Ferah - Durma

Biz yollarda yalnız kaldık
Masallarla sevgi verilmez
Biz yıllarca korku dolduk
Rüzgara yön sorduk bilinmez

Hangi el güçlü bu ellerden
Yiğit yüreklerden
Başlasak yeniden yeniden yeniden

Hayır sen hiç korkma
Yarın senin yanında
Yeniden koş yollarda
Durma
Durma

21 Haziran 2008 Cumartesi

hayat!



rüyalarda yaşarım aşkımı ben.

korkuların bittiği yerde başlar sevdam...

rüyalarda yaşarım nefretimi ben.

sevapların bittiği yerde başlar öfkem.

rüyalarda yaşarım umudumu ben.

kötülüklerin bittiği yerde başlar yeni gün.

rüyalarda yaşarım kendimi.
nedendir bilinmez umutsuzluğum.
aşka inanmayışım.
nefreti gizleyemeyişim..
öfke duymayışım.

kaçınılmazdır hayat...

belki de...


çığlıklar atıp koşmaktı belki de içimdeki lanetin dışarı çıkış amacı...

bağıra bağıra şarkı söylemekti belki de hayal kırıklığının mirasçısı...

dans ederken kahkahalar atmaktı belki de mutluluğun temsilcisi...

yüzmekti derin denizlerde belki de özgürlük...

doya doya nefes almaktı belki de doğada, umut...

resim çekmekti belki de kendimi anlatabilmek...

deli gibi aşık olmaktı belki de içimdeki ben'in sessizliği...

unutmaktı belki de en kolay yol...

belki de ben'dim bütün bunların sahibi...

karanlığımı aydınlat !




düşüncelerden mi uzak kaldım yoksa kendimden mi?
sonsuzluğun bir uçurum olduğunu ancak düşerken anladım.
ama artık iş işten geçmişti...
uykularım kaçarken öğrendim yokluğun acısını...
aslında hiçbir şey bitmemişti;
her sonun yeni bir başlangıca adım attığını öğrendim.
kader nedir diye soranlara sözüm vardı artık,
kaderin sensin diye...
kendinsin diye...

acılardan mı uzak kaldım yoksa gerçeklerden mi?
aşkın bir fırtına olduğunu ancak kapıldıktan sonra anladım.
ama artık yapılcak şey kalmamıştı...
kalbim sızlarken anladım talihsizliğin acısını...
aslında yeni bir başlangıç değildi;
sonun başlangıcıydı...
eskiden olduğu gibi.
ayrılık nedir diye soranlara sözüm var artık,
ayrılık kendi gölgende saklı...
ayrılık aşkın içinde saklı...

Kedi Resimleri.. =) [ben çektim...] aLtıntı YapabiLirsinZ ama Lütfen KayNak BeLrTin!
































14 Haziran 2008 Cumartesi

yalnızlık...

güneş hergün mü batıyor yoksa?

ya da ben miyim korkuları kovuklarından çıkarmaya çalışan?
yaşamak isterken acımasız hayat da olsa içinde bulunduğum,
kahraman olmak isteyen ben değildim...

ağaçlar yapraklarını her sonbahar mı döküyor yoksa?

ya da balıklar suda yüzerde ben mi farkında değilim..
kurtarmak isterken kendimi, yalancı insanların uyduruk sözlerinden,
baştan ben demiştim, kurtarın diye, ama dinletemedim...

yok mu elimi tutan karanlıkta?

yağmur mu yağıyor yoksa gözlerimden?
yalnızlık mı beni içine çeken karanlıklarda yoksa kendi çabamla mı gömülyorum kara toprağa...

ya kendimin aşığıyım ya da kendimin nefreti..
yoksulluk çeken kalbim mi diye düşünmekten vazgeçemiyorum.
aslında korkmak değil sonum.. yalnızlıklar içindeyken bile,
yalnızlığım beni terkediyor..

13 Haziran 2008 Cuma

nedenn?!

telefonda uzuun uzun konuşmak...

aynı anda kapı da çalar...

cep telefonuna mesaj gelir...

televizyonda en önemli konser vidyosu gösterilmektedir...

aşağıdan arkdaşın cama çıkman için bağırır...


ama hepsinin aynı anda olduğunu düşünün... 5'e bölünmek.. aahhg!!

kurbaa suratlı...

korkma, benim.


kalbe ben, bir yol verebilsem, ne yanda dururum ne yanda uyanır bilmeden giden ben...
sustuysam sonuna kadar tutsam bir anda uyanır bir anda uyurum...

11FenB

hoşçakal 11. sınıf... =)

farklılık...

güneş batıdan doğsun bugün.
her zamankinden farklı şeyler yaşamak istiyorum...

herkes tersten konuşsun bugün.
her zamankinden farklı şeyler yaşamak istiyorum...

gün 28 saat sürsün bugün.
her zamankinden farklı şeyler yaşamak istiyorum...

denize girelim bütün gün, yüzelim.
her zamankinden farklı şeyler yaşamak istiyorum...

şarkı söylesin bütün insanlar, hep bir ağızdan.
her zamankinden farklı şeyler yaşamak istiyorum...

gurur ortadan kalksın bir günlük de olsa.
her zamankinden farklı şeyler yaşamak istiyorum...

hak eden hak ettiği gibi yaşasın bugün.
her zamankinden farklı şeyler yaşamak istiyorum...

dost düşman kalmasın bugün, herkes birlik olsun.
her zamankinden farklı şeyler yaşamak istiyorum...

aşk yalanlanmasın bugün,
her zamankinden farklı şeyler yaşamak istiyorum...

çıkarlar doğrultusunda hareket etmesin insanlar bugün.
her zamankinden farklı şeyler yaşamak istiyorum...

geriye kalanlar bizim olur aslında.
her zamankinden farklı şeyler yaşamak istiyorum...

ne kaybederiz ki bir günlük de olsa?
her zamankinden farklı şeyler yaşamak istiyorum...

karıncalarla savaş...

onlar kazanıcak gibi görünüyor. 1-1 beraberlik var ama, soykırım devam ediyor!

benden...















gecenin karanlığında yok olmuş gibi sesim.
ıssız ve karamsarım ben.

gün ışığında körelmiş gibi gözlerim.
yorgun ve umutsuzum ben.

terkedilmiş bir evin penceresinde oturuyorum şimdi.
yalvarır gibi bakan gözlerim, birşey söylemeye cesareti olmayan dudaklarımla...

gecenin sessizliğinde kaybolmuş gibi sesim.
bitkin ve çirkinim ben.
günün ortasında delirmiş gibi beynim.
acımasız ve kederliyim ben.

köhne bir ahşap evin çatısındayım şimdi.
kulağımda eski bir melodi, dudaklarımdan dökülürken sözleri..

"yalnızlar anlar beni her halimi, sevdiğimi..."

sağol photoshop programı..

"dansım geldi."

canım yazmak istedi ama şuan beynim duruk durumda. bende yaptığım resimlerin bazılarını paylaşıyım diyorum =)
"geleceğe dur diyen genç kız" isimli resim olsun mu bu =)

kapalı kap!


karanlıklardı belki de bedenimde hapsolan. belki de güneşimdi yağmurlarım. yalvarırken kaybolmuştum umutsuzca. hayal kırıklığına uğramış gibi. yapayalnız.. sebepsizdi aslında geceleri kaçışlarım. yokoluşa özlemdendi sonsuzluğa olan aşk. ya da bilinmezdi geleceğim. bilinmezin geleceği.. her defa gördüğümde sebepsiz sorunların açtığı yaraları, kendime kızmaktan başladım yola. her kendimi sokağa atışımda bir kez daha kızdım saçma düşüncelere kapılmış beynime. ve yine de affettim o iki yüzlü yalancı bedenleri. ya da cücük kadar beyinlerin yönettiği aşağılanacak, yaşama sebebi olmayan ve zevk peşinde koşan insan kırıntıları demeliyim. zordu aslında herşeye ramen hayata gülümsemek. yine çok sordum kendime. neden hala gülüyorsun? gülmeyi hakeden sen misin? belki de değildi bedeni, belki de ruhu onun değildi. istemediği kadar alçak kişileri tanımıştı. yüzünü görmek istemediği kişilerle tokalaşmıştı elleri. istemediği kadar merhaba demişti. ama artık herşey bitsin istiyordu. belki de dayanamıyordu. kendime sordum geçen gün 5 itin sebepsiz konuşmalarına şahit olurken, ya yaşam bu değilse? ya biz sadece küçük bi kapta oturuyorsak ve sıramız gelince kalkıp gerçek dünyaya merhaba diyorsak? ama ben merhaba diyene kadar bu minik kapta aynı insanların suratını daha fazla görmek istemiyorum!

okulun son gününe dair..

bugün karneleri aldık. eskiden karne aldıktan sonra arkadaşlarla bi' yerlere giderdik. ama bugün içimden hiç gelmedi. belki de artık eski benden kaçmaya çalışmayı bırakmış yeni benle beraber yeni yollarda yürümeye başlamışımdır. ama yine de kendimden ve duygularımdan kaçamıyorum. ne zaman aynaya baksam ben karşımda duruyorum. ve her defasında aynı soruları soruyorum kendime.. "suçum neydi neden böyle oldu?"

9 Haziran 2008 Pazartesi

Deniz ve Felsefe :P

gecenin bir yarısı ve biz Deniz'le felfefe muhabbeti yapıyoruz. ama aşmışız tabi kendimizi. pararlel evren teorisinden girip aslında bi makineye bağlı beyinler olduğumuzu düşünmekten çıkmıştık. ama benim kaçırdığım bi'şey vardı. Deniz aslında o muhebbetten hiç çıkmamıştı. evet, o gece yazdığı yazıyı paylaşıyorum sizinle.. :)



"hayatın anlamını cozdugunu zanneden soora bu anlam teorisini kendisi yıkıp tekrar arayısa giren ve bu dongu ile hayatını tuketen insanlara "felsefeci" deriz.bu döngü içine girmeyipte dikbaşlılık edenede salak deriz. sonuc olarak iki secenegimiz ve ya felsefeci olacaz yada salak. bana sorarsanız salak olmak isime geliyor.
herneyse bana felsefe yapma lafını ise tamamen iyi ve dusunceli bi insan oldugumuzdan soyleriz. maksat karsımızdaki hayatını boyle abuk seylere kaptırmasın biraz olsada aslında bi anlam olmadıgını kavrasın diye.. aslında bir iyilik melegiyim..
ben mi? ben kendi kazanıma bakar kendi corbamı kaynatırım digerleri beni ilgilendirmez bende onları. benim onları ilgilendirip ilgilendirmemem bile beni ilgilendirmez ki o yuzden "meaning" kavramı arayıs tarzım dısında kalan bisidir. tabi kelek kavuna şeker serpmekte var.. ama kahveyle servis etmeyi unutmayın, kahveninde hepsini bitirmeyin ki uzerine yaktıgınız sigarada nasibini alsın kahveden. iste size anlam ornegi. basit ama etkili..

sonucta pesimist acıdan bakarsak dogdugumuz gunden itibaren ölmeye basladıgımızdan dolayı teknik olarak hic yasamadık, surekli öldük.. bunun icin boyle anlam zıvanalarıyla hem kendini hemide diger mahlukları (börtü böcek, inek, sinek, bilimum buyuk, kucuk, extra kucuk ve extra-extrakucuk varlıkları) mesgul etmeye kasacagına ölümün tadını cıkaracan.. her gunun sonunda ölen hucre sayına yonelik tahminlerde bulunup ertesi gun bu sayıyı arttırmak icin bisiler yapman gerektigini hatırlayacan. bu sekilde hayat gercekten anlamlı.. neyse artık gidip kahvemi yapayım"
(5:50/6:10)

'Deniz'den İnciler =)

sizinle arkadaşımın baya bi' beğendiğim yazısını paylaşmak istedim. blogumda yayınlamama izin verdiğin için teşekkür ederim deniz :)


" hergun burada oturup insanlara bakarım. hergun aynı seyler olur genelde. bazen yeni birileri gelir, şaşkın şaşkın bakınır... "amca falanca bakkal neredeydi?". ben soyleyeyim falanca bakkal 2 sene once nallarını yere doksan derece açıyla havaya kaldırdı. umursamaz... onun icin onemli olan bakkala ne oldugu degildir, bakkalın nerede oldugudur. peki ben umursar mıyım? nadiren...
hergun burada oturup insanlara bakıyorum. hepsi telaşlı olur genelde. seyrekte olsa bir iki tanesi karsılasınca, çin yapımı degersiz selamlarını degis-tokus ederler ve hic bisi olmamıs gibi devam ederler. cok sık olmasada o selamlardan birkacı banada gelir bende hicbirsey olmamıs gibi, istifimi bozmadan pencerenin hemen yanına koydugum cop kovasına bir ucluk sallarım. belkide bu yuzden insanlar beni sevmez...
hergun burada oturup insanlara bakarım. her seferinde daha dikkatli... genelde cenaze oldugu zamanlar cok kalabalık olur. kimse bir insan dogdugunda bu kadar ilgilenmezde, bir insan öldügünde toplanır bir araya gelir. ve hicbir insan neseyle ugurlanmaz nedense.. ben ölürsem arkamdan aglayanım olmaz bence.. ah hayır bu beni mutlu eder. kesinlikle... ama konu ben degilim. bizim falanca bakkal öldügünde. ilk defa o zaman butun mahalleyi bir arada gordum. iste o zaman anladım ki... sanırım yanılıyorum sadece anladım sandım.
hergun burada oturup insanlara bakıyorum. karsıda bir kız yasıyor. her sabah 8 de kalkıp bir yerlere gidiyor... aksama kadar oyalanıyorum. top oynayan cocuklar, dedikodu yapan kadınlar, gunluk kosusturmalar, vaktini hic sektirmeden gelen sütcü rıza amca.. ve daha sonra her zamanki vaktinde donen o kız. neden ozellikle onu izledigimi bilmiyorum ama her zamanki nesesinin altındaki huznu cok acık bir sekilde gorebiliyorum... aslında ben biliyorum, butun gun oradan oraya kosup butun mahallenin dedikodu kanallarını olusturan kadınlar ne derse desin... ben biliyorum.
hergun... hic sektirmeden bakarım insanlara. belkide bu yuzden uzun zamandır kendime hic dikkat etmemisimdir... bana kendimi sorarsanız anlatacak pek birseyim yoktur size. kimseyle konusmam pek... kendi dialoglarımı yazarım genelde. kafamın icindeki sesle konusurum cogu zaman. sizofren derler bana ama hic alınmam, egerki oyleysem en sevdigim kisilik kafamın icindeki sestir... birde o kız. bir tek o anlardı beni.. zaten o yuzden her guluyordu, hic zorlandıgını gormedim icindeki o yarayı saklarken. bugun gelmedi ama...
evet ısrarla tekrarlıyorum. hergun... hemde hergun izliyorum onları. yoksa nasıl bilebilirdim ki o kızın falanca bakkala asık oldugunu... babasının zoruyla evlendigini o yakısıklı, eli yuzu duzgun avukatla... onun mahkumiyeti sizinkinden daha buyuktu. siz sadece kafa tasınızın icine sıkısmıs beyinlerdiniz belkide... surekli rolunuzu kucumsediniz. ama o kız... eh bundan banane ki. gecen gun safiye teyzeye bakıyorumdum yokustan assagı inerken migreninden bahsediyordu dert yanarak. dedi ki... falanca bakkaldan aldıgım bir ilac vardı. yine o kız penceredeydi aglayarak girdi iceri... kimse gormedi. bende gordum ama gormezden geldim... her zamanki gibi.
birgun biri bunları anlatmamı isterse bunu seve seve yapardım... ama hepsi kendi dunyasında yasamaktan oldukca memnun.. ne aysenin acısı mehmete dokunur ne mehmetin yarası ahmete... o yuzden hepsinden uzak tuttum acılarımı. hergun sizi izledim... kucuk dunyalarınızı... hicbir acınıza uzulmedim sizinle beraber... hicbir mutlulugunuzu paylasmadım... zaten kimin umrumdaydı ki. "falanca bakkal öldü arkadasım adresi tekrar sor..."