Blia Cosplay and Collection

Blia Cosplay and Collection
I Love Yoda !

20 Mart 2017 Pazartesi

aşk şiiri

küveti doldurdu aşk zamanla,
hiçbir şey olamayacağını anladığında,
su oldu;
aktı bedenlerimizden hunharca,
gideceği yolu kendi bilirken sadece.

tüm kalkanlarını açtı aşk zamanla,
hiçbir savaşı kazanamayacağını anladığında,
demir oldu;
kesti bedenlerimizi umarsızca,
keseceği yeri kendi bilirken sadece.

tüm yalanlarını yaşattı aşk zamanla,
hiçbir doğruyu bulamadığını anlayınca,
yalan oldu;
söküldü dudaklarımızdan amansızca,
anlatacağı şeyi kendi bilirken sadece.

tüm savaşlarını verdi aşk zamanla,
hiçbir cephede mermi kalmadığını anlayınca,
kalem oldu;
yaptı anlaşmaları tutarsızca,
tutamayacağını kendi bilirken sadece.

tüm umutlarını kaybetti aşk zamanla,
hiçbir şekilde hayatta kalamayacağını anladığında,
ayrılık oldu;
döndü arkasına acımasızca,
gideceği yolu kendi bilirken sadece.

kısa ama yok

sessizliğin içinde her zaman bir ses olur. hiçbir sesin olmadığı bir zamanda, kulakta çınlama duyulur ya da kalbinin atışını duyarsın bir şekilde.
peki.
içinde sessizliğin olmadığı bir beyinde huzuru nerede ararsın?
içinde huzurun olmadığı bir benlikte sevgiyi kimde ararsın?
içinde sevginin olmadığı bir dünyada nasıl mutlu olursun?
mutlu olmadığın bir yerde nasıl umutlu kalırsın?
umudun olmadığı bir süreçte nasıl tutunursun?
olsun.
durup dururken yaşamıyoruz sonuçta.
durup dururken ölebilirken.

bozuk para

bir bozuk para çıkardı cebinden.
uzun uzun baktı ona.
sırtını arkasındaki duvara dayayıp sol elini cebine attı. kafasını iyice eğdi. dışarıdan bakıldığında normal bir şekilde parayı inceliyordu ama aslında orada değildi.
"yamuk" dedi içinden. ama yamuk olan para değildi. hayalleriydi, artık düşünmediği. hayal kurmak çocuklar içindi ve artık o bir çocuk değildi.
"kahramanlar" diye düşündü. kaç kahraman tanıyordu hayatında o an bilemedi ama gerçek hayattaki kahramanların çizgi romanlarda olanlardan farklı olduğunu çoktan anlamıştı. belki bir pelerin giymiyorlardı da önlük giyiyorlardı. belki birer maskeleri yoktu yüzlerinde ama bazılarının doğal maskelerinin olduğunu çok iyi öğrenmişti.
"dans" dedi. içinde uzun zamandır hissedemediği bir şeydi bu. kalbi çoğu zaman atmıyordu ama atmasını sağlayan kimse yoktu belki de.
"durak" kelimesi ise çok uzun zamandır yaşadığı birçok şeyi anlatır gibiydi. durmadan geçen zamanda tek bir durakta saatlerce, günlerce belki de yıllarca beklemiş gibiydi. ama son zamanlarda fark ettiği şey daha acıklıydı. o duraktan hiç otobüs geçmemesi gibi.
"acı" ise sadece diliyle tattığı bir şey değil iken "mutluluk"ta uzun süredir tatmadığı bir şeydi.
"pişmanlık" çok daha küçük yaşta reddettiği, "umut" ise yakın zamanda kaybettiğiydi.
"yakın" kelimesini düşündü. fiziksel olarak her şey çok yakındı. yaşamak yakındı. ölüm yakındı. elma yakındı. kalem yakındı. fiziksel olmayan birçok şey de çok yakındı. ama aradığı her şey çok "uzak"tı.
"merhaba"yı düşündü sonra. her seferinde söylediği ama hiç düşünmediği 'merhaba'. hiç düşünmeden söylerdi 'merhaba'yı. ama aslında hayatına aldığı her şeye söylememesi gerektiğini bilmiyordu. çünkü bazen o 'merhaba'lardan uzaklaşmaya çalıştığında bunu yapamıyordu.
durdu.
kafasını kaldırdı ve boşluktan çıktı. sağ elini de parayla birlikte cebine attı.
karşıdan gelen kimse yoktu. sağına baktı.
kimse yoktu.
soluna baktı. kimse yoktu.
belki de aslında hiç kimse yoktu ama orada olması için sebep veren birileri bir gün hayatında olmuştu. yine insanları sevmediğini düşündükçe onlardan kopamadığını da fark ediyordu.
"kopmak" dedi sesli bir şekilde. ip bile inceldiği yerden koparken, saç bile takıldığı yerden ayrılmak için koparken, en güçlü dostluklar ve aşklar bile koparken neden sağlamlığından emin olmadığı halata binlerce düğüm atmıştı ki sanki?
cebinde bozuk parayı döndürmeye başladı. her döndürüşünde kendine sözler verdi.
ve onları hiç tutamadı...