Blia Cosplay and Collection

Blia Cosplay and Collection
I Love Yoda !

7 Ocak 2015 Çarşamba

Film Listesi

Eveeeetz!
İzlenecek filmlerin listesini yaptımmm!
İçinde eskiden izlemiş olduğum ama hafızamın elverişli olmamasından kaynaklı unutkanlık yüzünden tekrar izlemek durumunda hissettiğim filmler de var. Burda paylaşmak istedim!

İzlenecekler

Burda da izleyip, beğenip, hatırladığım (azcık bi liste çünkü farkettiyseniz hatırladığım diyorum) filmleri bulabilirsiniz:  İyiler

Şimdilik bu kadar ancak hatırladıkça eklerim büyük ihtimalle. Listeleri canlı tutmayı planlıyorum ya da belki yeni bir liste daha yapıp paylaşabilirim...

Umarım hepisini izleyebilirim :3

Unutmak mı, unutmamak mı? İşte mesele hiç bu olmadı...

Hepimiz biraz geçmişte yaşıyoruz aslında. Geçmişten izler taşıyoruz, hemde bol bol. Sayesinde olgunlaştığımız deneyimlerimiz oldu hep. Bir çok insan geçti hayatımızdan, kiminin arkadaşlığını hâlâ özlediğimiz. Her ne kadar geçmiş, geçmişte kaldı desekte hüzünleniyoruz kimi zaman, bazıları aklımıza gelince. Çok eğlenişlerimiz, delirişlerimiz olan insanlar, belli ki hiç unutulmayacaklar. Bilmiyorum zaten, doğru mu insanları unutmak...
Duruyorum.
Çünkü hafızam yeterince iyi değil. Demin yazdıklarımı bile unuttum.

Bitanesi

İçkisinden bir yudum aldı.
Normal zamanlarda içmediği için ağzı bu tarz tatlara alışık değildi. Yüzünü buruşturdu. Yaptığını fark ettiğinde gözlerini kaldırıp O'na baktı. Bardağı yavaşça masaya geri bıraktı ve yüzüne ufak bir gülümseme yerleştirdi. Yüzünü izleyen bir çift göz direk olarak kendisindeydi.
'Şuan nasıl görünüyorum acaba?' diye düşündü. 'Çapaklı değilimdir inşallah ya.'
Gözünün önüne evden çıkmadan önceki aynaya baktığı andaki halini getirmeye çalıştı. Uzun siyah saçları dümdüz uzanıyordu dirseklerine kadar. Kahkülü, kendisinde kusurlu bulduğu geniş alnını biraz olsun örtüyor, hatasını gizliyordu. Gözlerine gölgeli, siyah rengi baskın bir makyaj yapmıştı. Son zamanlarda instagramdan takip ettiği makyözlerden birçok şey öğrenmiş ve kendisinde uyguluyordu. Yanaklarını daha zayıf göstermişti ve dudakları ise kırmızı, aynı zamanda dolgundu. Saçlarının bir kısmını kulağının arkasına atmıştı, küçük kulakları vardı ve bu çok hoşuna gidiyordu. Her zaman bununla övünmüş, 'ne küçük kulağın var' diyenlere "Bana yetiyor." cevabını vermişti hep. Aslında çok belli olmasa da, bu bir espriydi. Tutam tutam saçlar yanaklarına düşüyor, odanın içindeki havalandırma sisteminden dolayı hafif hafif kıpraştıkları oluyordu. Bu da sanki kendiliğinden dans eden saçlar gibi görünüyor ve gülümsemesine neden oluyordu.
"Ne düşünüyorsun?" diye sordu.
Henüz bir soru ile karşılaşmaya hazır olmayan beyin, bir anda karşılaştığı soru karşısında panik olmuş, tam olarak daha önceden çalıştığı konuşmaları hatırlayamamış ve bön bön bakakalmasına neden olmuştu. "Hiç." diyebildi. 'Aptal, aptal aptal." diye kendi kendine sayıklamaya başladı.
"Aptal mı?"
'Hayır.' dedi. "Dışımdan mı söyledim?"
Gülüyordu. Gülüşü o kadar güzeldi ki. Dünyalara değişmezdi. Beyaz dişleri, pembemsi ten rengi dudaklarının altından adeta şarkı söylercesine, sanki bel altı konuşurcasına arsız arsız kendini belli ediyor, kendine çekiyordu. Yanaklarında küçük bir tebessümle bile ortaya çıkabilen taze, ufak, öpülesi gamzeler beliriyor ve onu çılgına çeviriyordu. Kedi gibi yanaklarını yanaklarına sürtmek, burnuyla gamzelerini dürtmek istiyordu.
"Kendi kendime söylüyorum sanmıştım." dedi. 'Ama sana söylemek istediğim çok şey var aslında.'
Gülümsemesi gitmiş, şimdi sadece derin derin bakıyordu gözlerinin içine. Kalbinin yerinde sanki kafesinden çıkmaya çalışan bir muhabbet kuşu var gibiydi. Aynı anda delicesine ötüyor, bir şeyler söylemek istiyor, söyleyemiyor, çırpınıyor, kaçmak istiyor ama elinden bir şey gelmiyor gibiydi. Aynı anda bir çok duyguyu hissediyor gibiydi. Heyecan, korku ve aşk.
O'na baktı. Uzun uzun.
İç geçirdi.
Söylenemeyen bir çok söz vardı ve belki de hiç söyleyemeyecekti.
"İşte benim birtanem de geldi." dedi.
O'nun bir tanesi.
O, kendisinin bir tanesi iken.
Ne kadar çok bir tane vardı bu hayatta...


not: ".." normal konuşmaca için kullanılmış iken '...' iç sesi yansıtmaktadır. '..." ise iç sesle başlayıp dudaklardan çıkan konuşmalar için kullanılmıştır. teşkürs.

6 Ocak 2015 Salı

"İnsanlar değişebilir Büşra."

Bu laf var ya annemin "odanı topla", "nereye koyduysan ordadır" vb sözlerinden fazla hayatta bir çok farklı insan tarafından suratıma çarpılan tuvalet terliği efektli bi laf.
Başlıktan bahsediyorum.
Bakmamıştın di' mi?
"İnsanlar değişebilir Büşra."
Nedense Büşra hiç inanamadı o insanların değiştiğine. He Büşra değişti mi? E, değişti. Niye? Çünkü insanlar değişebiliyo mk. Anla artık.
İkinci bir düşünce ile, hayır. Saç rengim, kilom, boyum (belki 1cm), okulum vb dışında çok değişmedim. Belki çocuklarla ilgili düşüncelerim. Tamam kabul ediyorum. Liseden bir arkadaşımla çocuk konusunda anlaşamazdık. Ben derdim ki "onlar melek" o derdi ki "küçük şeytani yaratıklar". Evet reis lafına geldim. Sevmiyom keretaları. Haklıymışsın hep. Op*'sun devam.
*: overpowered -oyunlarda çok iyi, süper, çoh güçlü, ebemizikiyo manasına gelmektedir. Not: lütfen TR serverında küfürü azaltalım.
(yazar konuya dönüyor, en baştakine. hani değişimden bahsedicek şimdi. Bildin?)
Büşra'nın ne konuda ne kadar değiştiğine girmiycem şimdi hiç. Büyüyoruz, büyürken öğreniyoruz. Öğrendikçe ufkumuz açılıyor. Tabi ki bazı bazı kendimizi yenileyip daha doğruya yatkın seçimlerde bulunup o yollarda yürüyeceğiz.
Sözüm o ki, evet be Büşra'cım inan artık şu insanlara artık. İnsanlar değişebiliyor. Sen de değiştin.
Belki ileride herşey daha güzel olur he?
Ne didin?

Yazardan bir iyilik:
best caps ever.

Kahrolsun Bağzı Şeyler

Söylenecek söz yok demiştim arkadaşıma. Aslında var.
Öncelikle merhaba.
Bu seferki yazım "bağzı insanların, bağzı bölgelerinde" geçici ağrıya, acıya, yanmaya sebep olabilir.
Spoiler Alert.
Başlıyorum. Dönüşü yok.
Akşam haberlerini izlerken gerim gerim gerildiğim için yıllar önce haber izlemeyi bıraktım. Niye mi? Sürekli karısını 37,63,42 yerinden bıçaklayan sözde "adam"ların haberlerinden, babasını döven "onun bunun çocukları"ndan, ülkeyi-zavallı milleti-bizi soyup soğana çeviren şerefsiz, haysiyetsizlerin çıkıp sırıta sırıta güç gösterisi konuşmalarından, -evet, sizi çok güzel s**(seviyoruz). Bize oy vericeksiniz yoksa gene, yine vericeksiniz çünkü başka şansınız yok yani, gene biz. hepimiz farklıyız gibi davranıyoruz ama teşkilatız yani vermeseniz de vermiş olcaksınız. annadın?- şeklindeki koltuk altı konuşmalarından beynimin her hücresine ağrı giriyor, midemde yanma gözlerimde sulanma oluyordu. Kendimi hastalamamaya karar vermiştim. izlemeyecektim haberleri. Sanki gene 8 yaşındaymış gibi dünyadan haberi olmadan, pembeli mavili ütopyamda yaşayacaktım.
Olmadı.
Sosyal medya.
Facebook.
Bi' seferinde kedisini öldüren psikopat,
-Bi' seferinde karısını sokak ortasında öldüresiye döverken karışanlara -karısının- sen ne karışıyon demesi
--Bi' seferinde köpeğe tecavüz eden sapık -zoofili ülkemizde baya yaygın,
---Bi' seferinde ülkenin yarısı "onun" ne *** olduğunu görebiliyor diye diğer yarısını kavgaya davet eden bir lider.-Ki liderlerin birleştirici özelliği olması gerektiğinden bir haber güç manyağı bir narsistten bahsediyoruz burda,
----Bi' seferinde camdan/köprüden atlayan trans vatandaşlarımızın haykırışları,
-----Bi' seferinde..............
Liste uzayıp gider.
Yokmuş gibi davranılmıyor. Kötü şeyleri ben yapmadığım halde vidan azabı çekiyorum. Neden insanlar böyle diye. Neden daha iyiye gidebilmek varken daha kötüye gidiyoruz hep diye.
Yokmuş gibi davranamayız. Hergün, hergün bir davranış bir hareket yüzünden "bir" insan, "bir" hayvan ölüyor.
Yokmuş gibi davranmamalı. Ama bir birey olarak ne yapabiliriz?
Belki çevremizde gördüğümüz yanlışları düzeltmekle başlayabiliriz.
Çocukları daha iyi için eğitebiliriz. Onlara hayvan sevgisi verebiliriz. Ve vicdanlı olmayı öğretebiliriz. Onlara bütün bireylerin aynı olduğunu, görünüşün hiçbir fark yaratmadığını, kadın ya da erkek olmanın sadece doğal yaşamın, üremenin gereğinden olduğunu, insanın cinsiyetinin, aşağıda ne bulunduğundan değil hormonlarından belirlendiğini, cinselliğin bacak arasında değil beyinde bittiğini öğretebiliriz. Kadının giydiği kıyafetten ötürü değil, erkeğin cinsel açlığından, kendini kontrol edememesinden tecavüze uğradığını öğretiriz.-Çünkü öyle bir ülkede yaşıyoruz ki erkeğin bekaretinin hiçbir önemi yokken, milli olması övünç kaynağı sayılıyor. Adam robotla mı milli oluyor (**-yazar burada küfür ediyor). (Yazar sakinledi normale dönüyor.)
Dışarıdaki hayvanları soğuktan koruyabilir, doyurabiliriz. Dışarıdaki insanları soğuktan koruyabilir, doyurabiliriz.
Kısacası genel bir değişim istiyor isek önce kendimizde sonra çevremizde başlatmalıyız. Herkes bunu yaptığı zaman böyle ilk okulda öğretilen kümeler gibi bir şey olacak, değişim büyüyecek.
Anladınız siz.
Keşke herkes böyle düşünse ve uygulasa. Bişi diyim mi varya o zaman kesin yaşamayı hepimiz çok severdik ha.
Şimdi sadece mutsuzuz ve "ölmek istiyoruz."