Blia Cosplay and Collection

Blia Cosplay and Collection
I Love Yoda !

18 Ağustos 2009 Salı

yeniyim yenisin yeni

inanmaya çalıştığım şeyler gerçekler miydi bilemiyorum. ama herkes gibi başlamıştım bir hikayeye. sonunu bile önceden kestiremediğim bir hikaye. her olayda yeni bir başlangıç içindeyim şimdi. yeni okul yeni aşk yeni dostluklar yeni hayaller.. belki bazılarının sonu iyi bazılarının sonu kötü olacak da olabilir tabi ki. kim bilir.

her söylenene inanmak. ne de aptalım. insanlar o kadar temiz değilki. hiçbir zaman olmadılar. hep yalancı ve çıkarcı olanları tanıdım. belki 1-2 istisna. ama şuan biliyorum ki herkes uzak. en yakındakiler bile uzak. birkaç yıl önce olduğu gibi... belki de birkaç yıl sonra olacağı gibi. sahtelikler...

bir anda kaybolup giden ilişkilerle dolu bu hayat. hiç ummadığınız insanlar gelip size "senden uzaklaşmaya çalışıyorum" diyebiliyor. en yakınınızdakiler... en yakınınız. herşeyiyle bir bütün olduğunuzu düşündüğünüz insan ta ki 2 ay öncesine kadar böyle düşündüğünüz insan...

oysa birlikte ne hayaller kurmuş oluyorsunuz. her saniyeniz için. her dakikanız ve yıllarınız için... belki bir yat almayı düşünmüştünüz. koy koy dolaşmayı düşünmüştünüz. şarkılar söylemeyi düşünmüştünüz birlikte, bir grup kurmayı. aynı üniversitede yeni dostlukları birlikte edinmeyi planlamıştınız. belki de aynı eve birlikte çıkmayı planlamıştınız.. aynı sahneyi paylaşmayı...

daha eskileri düşününce daha başka neler planlandığını hatırlıyorum da her yeni dostlukta yeni planlar doğmuş. her yeni ilişkide yeni planlar... ve hepsinin sonu gelmiş. bazılarına başlamışız yarım kalmış ve unutulmuş bazılarıysa hiç başlamadan son bulmuş...

işte şimdi yeniliklerin başlangıcındayım. umarım herşey iyi olur. hepimiz için. hepimizin yenilikleri için... yeni'ler için... umarım bir yat gezisi planladıysanız, gerçekleştirirsiniz. çünkü ben bunu yapmak istiyorum. henüz kiminle olduğu belli olmayan bir dostlukla...

bak ne hatırladım...

hayat bilgisi dersindeydik... bi' öğretmenimiz vardı. 5 sene boyunca bize 11 öğretmen bile dayanmamıştı. bu 12. öğretmendi. biz de O'na dayanamadık ama bunu atlıyorum...

bi' arkadaşımız vardı. çalışkanlardan. sınıfta zaten 5-6 çalışkan öğrenci vardı. 30 kişilik bi' sınıftık. 10-20 kişisi orta halli geri kalanı haylaz takımıydı...

hayat bilgisi dersinde konu anlatımlarını tepegöz denen teknolojik harikasıyla biz yapardık, öğrenciler. 5. sınıfta okuyan zavallılar olarak asetat adı verilen -ki o zamanlar bunu telaffuz edebildiğimizden bile emin değilim- kağıtlara ancak kolonya-pamuk ikilisini bir araya getirerek silebildiğiniz kalemlerle uzun uzadıya konu anlatımlarını yazardık ve sonra kelime hatası bile yapmamaya çalışarak -ki buda 2-3 gün içinde hayvan gibi ezber yapmanıza neden olurdu- anlatmaya çabalardık...

benim ezberimse hiçbir zaman iyi olmadı. hele o konu anlatımlarını hiç ama hiç tam anlamıyla ezberleyemedim. ve dürüsttüm. bazı arkadaşlar kopya çekerdi. bazıları 10 sayfa hazırlayıp 2 sayfa anlatırdı. bense salak gibi hazırladığım 8 sayfayı anlatmaya çalışırdım. sanırım evet, salaktım, saftım...

2 paragraf üstte bahsettiğim arkadaşımıza birgün bir soru sordu öğretmenimiz. ismini vermek istemediğim çocuğa aşıktım ben. (o yaşta.. te te te) çocuk öyle zekiydi ki öğretmen o'nu acayip seviyordu. 10'lu yaşlarda olan her küçük hanım gibi zekası beni de etkilemiş olmalıydı ne bileyim... :D soruya verdiği cevap şöyle başlıyordu: "tam olarak emin değilim ama..." devamında getirdiği yanıtsa doğru cevaptı. hoca aferin'leyip oturtmuştu o'nu...

sürekli konu anlatımlarından sonra soru sorardı konuyu dinleyen arkadaşlar. soru sorcak kişileri de öğretmen seçerdi. bu da dinleyen kısmın gerçekten dinleyip dinlemediğiyle alakalıydı. aklına takılan birşey olmasa da sormak zorunda kalırdın, sen seçildiysen... kurallarsa asla değişmezdi. sorulan sorularsa hep cevabı maddeler halinde olan sorulardı.

birgün... yine ben anlatmıştım. ama yine çok iyi ezberlemiş değildim. kitap öğretmenin önünde açıktı. göz ucuyla bakmıştım bikaç defa. baktığım için hatırlıyordum. öğretmen, sürekli olarak arkadaşlara bana kopya verip vermediklerini soruyordu. ama sağ sağlim o günü de atlatmıştım işte... sonra sıra soru sorulmasına gelmişti. öğretmen, O çocuğu kaldırdı soru sorması için. sordu. ben şöyle bir durdum. ve sonra başladım birşeyler gevelemeye. cümleye şöyle başlamıştım: "tam olarak emin değilim ama..." öğretmen aniden sözümü kesti. "emin değilsen neden söylüyorsun o zaman?!" dumur bir halde öğretmene bakakalmıştım. ve öğretmen devam etti. "cevap vermek isteyen var mı arkadaşınıza?" bense anlamsız gözler ve o an o öğretmene sinir olma ifadesiyle yerime geçtim. kıpkırmızı olduğumu hissediyordum. ne kötü bi' gündü...