Blia Cosplay and Collection

Blia Cosplay and Collection
I Love Yoda !

30 Mayıs 2019 Perşembe

World of Warcraft Manzaralar
























World of Warcraft - Bard

World of Warcraft'ı Cata'dan beri oynuyorum. Bloğumda bayağı fotoğraf paylaşmışım zaten, geçmişe bakınca farkettim. Ben de kendimce bir class hazırladım. Buyrun karşınızda Bard:





Sonra insan kalkar, geldiği yere ihanet eder...

Bir gün var, bir gün neredeyiz?

   Gökyüzünün epeyce açık olduğu bir gündü. Elindeki simitten kocaman bir ısırık alarak yürümeye devam etti. Bir yandan denizin dalgalarını izlerken, bir yandan da 'keşke çay olsa' diye düşünüyordu. Güneş gözlerini kamaştırırken, simidini tutmadığı diğer elini cebine attı. Başı halen denize dönükken, eline ilişen kağıt parçasını cebinde döndürmeye başladı. 'Market fişi herhalde.' diye düşündü. Ne olduğuna bakmak için eline alıp, cebinden çıkarttı kağıdı. Başını kağıda doğru çevirip, katları açmaya başladı. Deniz hali hazırda sağında dalgalanıp duruyorken, hafiften esen rüzgar, dalgalı kahverengi saçlarını uçuruyordu. Deniz koyusu gözlerini kısmış, bir yandan güneş ışınlarından kaçınmaya çalışıyor, bir yandan da kağıttaki yazıya odaklanıyordu. Üzerindeki kahverengi peluş montu ablasından ödünç almıştı, çünkü bir süredir çalışmadığı için küçük de olsa her masraftan kaçınmaya çalışıyordu ve bu peluş mont çok güzeldi. Yumuşacıktı, sanki küçük bir ayı yavrusu gibi hissediyordu bu montun içindeyken. Ve süet diz boyu kahverengi çizmeleriyle de çok şık göründüğünü biliyordu. Çanta taşımayı sevmediği için de, ipten askılıklı cüzdan boyutlarında bir çantasını boynundan geçirmişti. 

...
   Siyah kemik gözlüklerini bulamadığı için biraz telaş olmuştu. Çünkü, bugün önemli bir iş görüşmesi vardı ve o gözlükler, O'nu olduğundan daha profesyonel gösteriyordu. Siyah deri çantasının içine CV'sini ve bilimum evrakları önceki akşamdan doldurmuştu çoktan. Takım elbisesini kuru temizlemeden almış, ayakkabılarını da cilalatmıştı. Bu işi, gerçekten istiyordu. Yıllar önce, daha ufak bir oğlanken, annesine hayallerini anlatırdı. Annesi de O'nun sarı, kırpık saçlarını okşar, gülümseyerek, istediği her şeyi olabileceğini söylerdi. O da, kocaman kahverengi gözlerini fal taşı gibi açar, 'her şey mi?' diye sorardı. Annesi, samimi bir şekilde kafasını sallayıp, onun gibi şaşıran gözlerle O'na bakar, 'evet, her şey.' derdi. O sırada aklından geçenler, her çocuk gibiydi işte. 'Belki bir gün, astronot da olabilirim, ya da kutup ayısı.' Annesi, aklından geçenleri bir bilse, nasıl kahkahalarla gülerdi. Keşke, burada olsaydı ve kemik çerçeveli gözlüklerini nereye koyduğunu ve unuttuğunu ona sorabilseydi. Annesinin vereceği cevap ne olursa olsun orada olmayacaktı, yine de sormanın verdiği bir rahatlık ve destek O'na yeterdi. Klasik anne cevabı, 'nereye koyduysan ordadır' bile dese, yeterdi O'na. Yeter ki sesini duysaydı. Ayakkabılarını giyip bağladıktan sonra kafasını kaldırdığında, gözlüklerin aslında hali hazırda gözünde olduğunu farkettiğinde kendini aptal gibi hissetmişti. Ama bu hali normaldi, dün gece neredeyse hiç uyumamıştı heyecandan. Bu işi gerçekten istiyordu. Alelacele merdivenleri indikten sonra, apartman kapısından çıktı. Neden asansörü kullanmadığını bilmiyordu. Belki de dizlerindeki bağları çözmek istemişti, kim bilir. Koşar adımlarla yola çıktı. Yaşadığı ev, dedesinden kalmıştı ve sahil yoluna 3 dakika ya var ya yoktu. Dedesinin tek torunu olma konusunda epeyce şanslı sayılırdı, ama bu kötü ve acılı geçmişi unutturmaya yetmezdi. O liseye giderken, dedesinin kullandığı arabada, teyzesi, eşi ve tek kuzeni kaza geçirmişlerdi. Kazadan sonra hepsi hastaneye kaldırılmıştı, ama biraz geç kalınmıştı. Bir tek sağ kalan kuzeni olmuştu, çok kan kaybetmişlerdi, en azından O'na söylenen buydu. Fakat daha sonra kuzenini bir daha görmemişti. Ölmediğini biliyordu ama ne olduğunu bilmiyordu. Keza, annesi ve babası da bilmiyordu. Fakat bu kazadan üç beş sene sonra annesi ve babası da aynı şekilde kaybolmuşlardı. Hiç bir şekilde haber alamamıştı. Cesetleri bulunamamıştı, kredi kartları kullanılmamış, bir gören ve duyan da olmamıştı. Yola çıktığı sırada yüzüne çarpan, denizden gelen esinti, burnunun kımışmasına neden oldu ve burnunu yukarı çekerek gelecek olan hapşuruğu engelledi. Şu an, hasta olamazdı. İmkanı yoktu. Kesinlikle. Taksi çevirmek için elini kaldırdığı sırada, sahilde yürüyen genç kıza gözü çarptı. Kahverengi bir peluş mont giyiyordu. 

...
     ...devam edecek...