Blia Cosplay and Collection

Blia Cosplay and Collection
I Love Yoda !

31 Ağustos 2007 Cuma

Anılar ve Korkular

Geçmiş, sadece bir nefes kadar uzağımdaydı. Gözümü kapattığım her an o korkunç ama tekrar yaşamak istediğim dakikalar gözümün önüne geliyordu.

Belki de bir daha yaşama şansım yoktu. Olsun. Ben hayallerimi içime saklayıp geleceğe hazırlanmaya başlamıştım. Zordu, zordu ama unutmak kadar değil…

Dakikalarca süren bu düşüncelerimden uzaklaşıp kendime sıcak bir çay yapma düşüncesiyle kalktım yerimden. Bir kitap yazma hevesiyle her saniyemi aklımda tutma hevesiyle her saniyemi aklımda tutuyordum.. belki gelecekte ünlü bir yazar olurdum.. kim bilir?

Mutfağa girdiğim anda geçmişim bir an gözümün önünden geçti. Korku vericiydi… bu aralar sık sık anımsıyorum geçen günü…

Vazgeçtim bilgisayarın karşısına geçip yazmaya başladım:

“Korkulardı beni yıkan,

Belki geçmişimdi kaybolan,

Unutulan,

Zor, çok zordu unutmak,

İsyanlar,

Haykırışlar,

Belki ağlayışlar…”

Kendimi yorduğum her saniyenin beni geçmişimin yok ettiğini düşünürdüm. Yanılmışım. Geçmiş yapmıyor bunu bana. Ben kendim yapıyorum.

Korkuları suçlamaktan vazgeçip, kendime bakıyorum. Benim bu suçlamaları yapan! Ve kendine haklılık payı çıkaran…

Ne geçmiş, ne korkular yaptı bunu… ben sorguladım kendimi…

Unutulup giden bu hayatta, ağlayışlar, isyanlar içinde yaşlanırken…

İntihar




Konuşmaya varmıyordu dili. Hıçkırıkları boğazında düğümlenmişti adeta. Nefes bile alamıyordu. Gözleri şişmişti. Bütün suratı kızarmıştı. Hâlâ daha ağlıyordu. Ama ağlamayı bırakıp yarın ki sınavla ilgilenmesi gerekiyordu. Ve hiçbir şey bilmiyordu derslere dair… Lavaboya yürüdü. Yüzünü yıkamak için. Acaba hayata rol mü yapsam diye düşündü. Ağlamaktan vazgeçmek istiyordu. Ama durmadan da ağlıyordu.

Kayda değer hiçbir sorunum yok diye düşündü. Kimim öldü ki üzüleyim? Kimim çok ağır hasta? Kimsesiz miyim? Evsiz miyim? Parasız mıyım? Yaşamak için neden bir amacım yok öyleyse? “Suskun kalmak istiyorum.” Dedi. “ama yapamıyorum…” ve devam etti kendi kendine söylenmeye… “sinirimden duramıyorum. Hakim olamıyorum kendime. Mutsuzum. Herkesten nefret ediyorum. Yaşamak istemiyorum. Hiçbi’ umudum kalmadı.” Hep bunları söylüyordu işte kendi kendine kaldığında.

“Çok yoğun gürültü olsun. Bağırayım çığlık çığlığa ama kimse duymasın beni!” diye geçirdi içinden. Çok çok çok mutsuzdu. Üstelik umudu kalmamıştı. İntihar etmeyi düşündü bi’ an. Ecza dolabına yöneldi. Birkaç antibiyotik ve ağrı kesici buldu. Hepsini çıkardı. Bir bardak ve su aldı. Ve yavaş yavaş, birkaç tane birkaç tane yuttu…

Bir saat geçmeden bir ağrı hissetti karnında. Midesi bulanıyordu. İçi burkuluyordu adeta. Kusmak istiyordu ama dün akşamdan beri hiçbi’ şey yememişti. Tuvalete koştu. Klozetin kapağını kaldırdı ve ne geldiyse ağzından çıkardı hepsini. Midesi daha çok bulanıyordu şimdi. Daha çok kusmak istiyordu. Kusmak istedikçe kusuyordu. Her kusma esnasında insanlıktan daha da nefret ediyordu. Odasına yöneldi. Yatağına uzandı. Kimseyi görmek istemiyordu…

Teknoloji Çılgınlığı


Her zaman hikayelerle karşınıza çıkmak yerine birazda güncel konulardan bahsetmekte yarar var diye düşündüm... Günümüzde "gençlik" teknolojiye bağımlı oldu adeta. Pc'lerden Tv'lerden Ps'lerden demek istediğim teknolojik aletlerden, telefon dahil olmak üzere, derslere belkide diğer sosyal aktivitelere fırsat kalmıyor. Ve gençliğimiz bir yerlere sürükleniyor. Evet biz gençler olarak bundan şikayetçi değiliz. Genel olarak "ebeveynler" şikayetçi oluyorlar bu durumdan...

Her birey farklı tepkiyle karşılaşabiliyor. Eskiden çocuklar televizyona çok yaklaştığında "yakından izleme gözlerin bozulur!" gibi tepki veren ebeveynler şimdi "aaa kızım/oğlum amma çok kaldın şunun başında kalk 2 dakka derslerine bak... 2 gün sonra sınava girdiğinde sana popomundo sormayacaklar." demeye başladı.

Şimdi esas konu şu. Nedir bu kadar bağımlılık yapacak şey? Renkli şeyler.. Evet, dalga geçmiyorum. Renkli sayfalar, renkli yazılar dikkatimizi çekiyor... Msn, oyunlar, forum siteleri... Var mı hayır bi'şeyler dikkatimi çektiğinden "pc'de takılmıyorum" diyen? Evet, o da var... Kimisi, moda diye de takılıyor... "Aaaa Güllünaaaaz duydun muu! Mertcaan yeni msn almışşş! Sende al artık kızım herkes burda!" Ve sonra gülüşmeler... Birincisi msn alınmaz... Msn'i bi' defa "pc'ne" indirirsin.. Adres alırsın, belki... Herneyse...

Bazen başka etkenlerde var teknolojiye bu kadar bağlayan bizleri. Dünyadan haberdar olmak. Genelde bu ebeveynler için bir sıfat. Aklıma gelmeyen bi'çok sebepte teknoloji konusunun başında gelebilir mesela... Evet, şimdilik bu kadar.. Ah! bi'şey daha eklemek istiyorum. Sonra noktamı koyacağım...

"-Slm!
-Mrb.
-Nbr?
-İidr sndn?
-İi nossn npn?
-Npm yha tklıorm öööle msn müzk fln sn npn?
-Aynn...
-Bu arada yonjan war mı?
-War... Npçn?
-Eklcm :D
-eeueheuheheu!"

Aşk


"-Merak ettiğimden soruyorum!
-Fazla merak iyi değildir.
-Neden beni hep tersliyosun?
-İçimden geldiği gibi davranıyorum.
-Beni sevmediğinden mi kaynaklanıyor?
-Üstüme gelme!
-Konuşmak istiyorum!
-Ne halin varsa gör be!
-Seni seviyorum, salak!"

Bu son cümleyi duymadan zaten terketmişti orayı... Yerinden kalktı O'da. Hızla koştu sevgilisinin arkasından. Kolundan tutup kendine çevirdi yüzünü. Yüzü gözyaşları içindeydi kızın...

"-Ağlama sevgilim. Seni böyle gördükçe içim parçalanıyor.
-...
-Aşkım, gözlerime bak! Seni ne kadar sevdiğimi gör istiyorum.
-İstemiyorum...
-Seni çok ama çok seviyorum!
-...
-Yaşama sebebimsin!
-Bırak kolumu! Ve peşimden gelme! Kendime kıyarım!"

Sevgisinden dolayı dinlemişti kızın sözünü... Umutsuz ve çaresiz bir şekilde eve döndü. Eve döndüğünde ağladıkça ağladı. Bi'çok kez aradı kızı. Ama cebi kapalıydı. Ya da açmıyordu. Mesajlarına cevap vermiyordu. Son mesajda şöyle yazmıştı:

"Aşkım, herşeyim... Seni ne kadar çok sevdiğimi sana anlatamamışım bugüne kadar. Hayır. Burda senin suçun yok. Hata bende tanıtamamışım kendimi sana... Anlatamamışım seni ne çok sevdiğimi... Sana bunu yıllarca söylemek isterdim. Kısmet değilmiş... Seni severek ölmekte güzel olacak bebeğim..."

Kız bu mesajı okuduktan sonra telefona sarıldı. Ama cebi kapalıydı.

"Eğer bu hayatta sevdiğim insansız kalıcaksam yaşamayayım daha iyi!" dedi.

Ve birkaç kutu ilacı aldı. Ertesi gün okula gittiğinde çocuk, kızın arkadaşlarının ağladığını gördü. sordu:

"-Kızlar? Neden ağlıyorsunuz? O'na birşey mi oldu?
-Sen?! Sen? Ölmedin mi?
-Hayır!
-O, sen intihar ettin diye dün gece intihar etti..."

Bu Televizyon Neden Kırık?

Ağlamaya başlamıştı. Bir yandan avazı çıktığı kadar bağırıyor, bir yandan da hıçkırıyordu. Odada bulduğu herşeyi bir kenara fırlatıyor, bağırıyordu. Mavi pencereli duvara doğru; karmakarışık masanın üzerinden aldığı kitabı, ağır hukuk kitabını öyle bir kışımla atmıştı ki kapıdan içeri, nerdeyse adam doğramışçasına üstü başı kan olmuş gibi kızarmış sevgilisi girdi...

Elindeki hukuk kitabını fırlattıktan sonra masaya yöneldi. İçeri giren sevgilisine, iğrenç bir böcekmişçesine baktıktan sonra masadan başka bir dergi alarak kesin isabet ettirmek isteyen bir tavırla, sevgilisine doğru fırlattı. Başına isabet eden dergi ses yoğunluğuyla televizyonun üzerine düştü.

Dengesini kaybeden koca adam tökezledi. Ayağını kaldırdı. Tam yere basacakken dergiye bastı. Kaygan sayfalardan dolayı daha çok dengesini kaybetti ve televizyonun üzerine bodoslama girdi...

Çalışırken... Çalışmak... Çalışkanlık... İş...

Ne insanlar geliyordu iş yerindeyken… birçok insanla karşılaştım...çok çeşit insan gördüm. İnsan tanıdım. En sinir olduğum şeyse sana ‘salak’ muamelesi yapmaları… kendileri çook zekiymiş gibi… hayır siparişini veriyorsun, yanlış mı aldım doğru mu aldım diye okuyup kontrol ediyorum, tamam öyle diyorsun, yemek yapıldıktan sonra gelip fırçalıyorsun… bu bi çeşitti… birde para üstü savaşı yapanları var… bunlar çoğunluğu kaplıyor… ve esas sinirimi bu çeşitler bozuyor… parayı söylüyorum… veriyorlar… para üstü vericem bana öyle değil böyle diyorlar… zaten kasa sana ne kadar vereceğimi söylüyor, ve doğru olan da onun söylediği.. bende doğru verdiğime göre hala neden ısrarla laf söylüyorsun kardeşim?

Bazen de insanlardan azar yemek sinir bozucu oluyor… patronlardan…. Bu azarlar başlı başına birer uyarı… “dik dur!” “tırnak yeme!” “önerili satış yap!” “insanlarla konuş, suratlarına bakıp isteklerini söylemesini bekleme, ilk adımı sen at!!!” evet atıyordum… ‘buyurun, hoş geldiniz!’ en çok yapmamız gerekende her zamanki gibi gülümsemek!!! Karşınızdaki ne kadar ayıcan da olsa… dik durmaktan da zordu… her yerinde bi ağrı var… canının felaket yanıyor… ama gülümsemelisin…. Aklına seni üzen birçok şey geliyor… ebeveyninle tartışman, sevgilinin senden uzaklarda oluşu, en çok düşündüğümse ağrılarımdı… sırtımın ağrısı… bacaklarım… topuklarım… her gün bir yerim ağrıyordu!!!

Yolucluk Anıları...

Marmara adası’nın ordayız şimdi. İnsanlar için bir koşuşturma daha başlayacak! Yanaştık sayılır… arabesk müzik eşliğinde ilerliyor gemimiz… ama ben rock müzüğümü dinlerken kitabımı doya doya okuyorum!!! Arada da yazımı yazıyorum… ya bu koşuşturma işlerinden bıktım ben! Ne bir düzen var ne de bi sıra!!! Kimse bu işlerle ilgilenmiyor. İnsanlar üst üste çıkıyor, gemiye binmek bavulları koymak için… kimse açıkta kalmayacak ki… kimse ayakta kalmayacak ki? Neden itişip kakışmalarla binersiniz gemiye? İnsanları hiç anlamıyorum… bu işlerle uğraşan insanları hele hiç! Bir düzene soksan canın çıkar çünkü değil mi? Bavulları koyduğum sırada bir sövmüşüm kiii offff!!!! Düzen mi kaldı devlet mi kaldı insan mı…. Bir yerden giriyorum bir yerden çıkıyorum…!!! Çok sinirlenmiştim ama…. İnsanlar üstüme çıkıyorlardı bavulunu önce koymak için gemiye önce binmek için… üstelik yol verdiğim halde böylelerdi… Allah bana sabır, insanlara akıl versin!!! Ve otobüs duraklarında muntazam bir sıra içinde beklerler…gayet hoştur.. hatta sırada beklemeyip yanda duranlara bağırıp çağırırlar… o da güzel… öne geçmeye çalışanlara laf sokarlar vs vs vs :D peki her şey güzel hoş. Otobüs gelir. Yanaşır ve insanlarda bir telaş başlar. Önce binme telaşı… herkes açık kapının olduğu yere doğru bir koşuşturmaya başlar… işte bunu hiç anlamıyorum.. sırada bir güzel bekliyorsun, sonra aradan girmeye çalışanlara laf atıyorsun neden otobüs gelince SEN sırayı bozuyorsun?! Hasta etmeyin beni..rahat bırakın psikolojimi yha!!!

Hayat...

hayat

hayat kaçmaktır bazen. bazı şeyleri unutmak istersin. unutmak zor gelir kaçmak istersin. cesaretin varsa yaşarsın ama bazen tamamen kalmaz ve hayatın öteki yüzünü yaşarsın. hayat kaçmaktır bazen. yaşanmışlardan... yaşamaya korktuklarından...

hayat utanmaktır bazen. bazı şeyleri gizlemek istersin. unutmak istersin utandığın şeyleri. yaşadıklarından utanırsın. ve utanacağın şeyi yaşamak istemezsin. hayat utanmaktır bazen. ama utandığın her şey gözünün önüne gelir. sen istemesen de bir gün karşına çıkar.

hayat sevgilidir bazen. bu illa karşı cins değildir. annendir sevgilin, babandır... sevgini sunduğun herkestir. hayat sevgilidir bazen. hayatı seversin. heyecanlanırsın, seversin. umutlanırsın, seversin. becerirsin yapmak istediklerini, seversin. SEVİNİRSİN, seversin. SEVİLİRSİN, seversin.

hayat korkmaktır bazen. kaçarsın umutsuzluğunda. rüyalarına girer. kabus gibidir. kaçarsın, kovalar. hayal edemediklerinden korkarsın. cisimlendiremediklerinden korkarsın. umutsuzlaşırsın korkarsın. hayat korkmaktır bazen. sevdiğini kaybetmekten korkmaktır. acılar çekmekten korkmaktır. kaybolmaktan korkmaktır.

hayat mükemmeldir bazen. geceleri uykudayken, denizde sırt üstü uzanmışken, aklında aşk'ın varken. hayat mükemmeldir bazen...

Sıcak Havalarda Ne Yapmalı?

‘serin yerde saklayınız!!!’


Bunu elimin üzerine yazmıştım. Beni bunaltıcı sıcakta bırakmasınlar diye… Ama insanlar ne yapsın? Dışarıda olduğumuz halde çok sıcak. Aslında evin içi daha serin. Dışarıda bunaltıcı bi yoğunluk var. Buzlukta, buzdolabında duran sulara, kolalara o kadar çok özeniyorum ki… onları o kadar çok kıskanıyorum ki… Elimde ki yazıyı gördü yengem. Ufak bir kahkaha attı… “ne yazıyor burada?” dedi önce “serin yerde saklayınız yazıyo yenge keh keh keh!” “haaa hahahaha haaa hahahah” işte bu! Derin mizah!!!! Şöyle yerden soğutmalı bi sistem yapıcam büyüyünce… ‘annee!!! Ben büyüyünce boş işlerle uğraşıcam, ben kaldırım mühendisi olucaam, sonra yerden soğutmalı sistem yapıcam…’ ‘aferim benim evlaaadıma!!!’ SICAAAAKKK!!!!!

NedEn BöyLe oLdu !?

seversiniz... bi süre bu böyle devam eder.. karşınızdaki insandan da aynı sevgiyi görursunuz... size zarar gelmesini istemeyen bir insan vardır karşınızda... tıpkı yavrusuna zarar gelmesini istemeyen anne gibi şefkatli... aranızdaki aşk kıvılcımı büyür... herşeyinizi ona bağlarsınız.. onun için yaşıyorsunuzdur artık... oda sizin için... bütün herşeyiniz o olmuşken araya cinsel bağ girer... birbirnzin tadına bakmak istersiniz... küçük öpücükler dokunuşlar yetmez... sürekli birbirinizi hsstmek istersiniz... o sizi ister siz de onu... aradaki aşk kayboldur yavaş yavaş... artık yerini isteğe ve bağımlılığa bırakmıştır... gün geçtikçe karşınızdaki insan soğur sizden... sizde nedenini anlayamadan hıçkırıklara boğulursunuz... korkar olursunuz öpüşmekten... sizi bırakıp gidecek bir gün diye... çünkü sizden uzaklaşmaya başlamıştır artık... size artık herzamn sahip olabileceği insan gözüyle bakmaktadır... sizse onun eski halini özler o böyle değildi deyip durursunuz... korkarsınız o size her dokunduğunda... sizi bırakıp gidecekmiş gibi gelir... gün gelir onu anlayamazsınız... uzaklaşırsınız sizde ondan... bu sefer siizi birbirinize bağlayan tek bağ yani sizin aşkınız da incilir... ve kopar birbirini delice sevmiş kalpler... duduklar,,, eller... neden böyle oldu dersiniz... içiniz içinizi yer... lanet okursunuz o günlere... keşkelere vurusunuz kendinizi... keşkelerinde bi anlamı kalmamamıştır... daha sonraları canınızın acısı geçer... yada kendinizi kandırırsınız... onunla gittiğiniz heryere tesadüfen de olsa yolunuz düşer... içiniz cız eder... burda öpüşmüştük dersiniz.. burda tutmuştu sıkıca elimi... ve bana hiç ayrılmayacağımızı söylemişti... bana beni deliler gbi sevdğini söylemişti dersiniz... ama iş işten geçmiş... o sizi unutmuştur... içinizin bi köşesinde onu gördğünüz anda alevlenen NEDEN BÖYLE OLDU ???? vardır...

İlk Paragraf...

İlkler her zaman özeldir... Ve hiç unutulmazlar... Unutulmayan diğer ilkler gibi... Hani olur ya bazen "bunu asla unutmıcam" dersiniz... İşte demeseniz bile ilkler unutulmaz... Aslında bazen elinizdedir unutmak... Ama neden unutmak istediğinizde bilemezsiniz... Belki iyi bir anıdır belki de değildir... Ama siz bunu bilmeden unutmak istersiniz... Unutmayacağınızı bilsenizde... Herneyse... Herşeyden önce hayırlı olsun... Her yeni başlangıcın olması gerektiği gibi... Hayır genelleme yapmayacağım...