
karanlıklardı belki de bedenimde hapsolan. belki de güneşimdi yağmurlarım. yalvarırken kaybolmuştum umutsuzca. hayal kırıklığına uğramış gibi. yapayalnız.. sebepsizdi aslında geceleri kaçışlarım. yokoluşa özlemdendi sonsuzluğa olan aşk. ya da bilinmezdi geleceğim. bilinmezin geleceği.. her defa gördüğümde sebepsiz sorunların açtığı yaraları, kendime kızmaktan başladım yola. her kendimi sokağa atışımda bir kez daha kızdım saçma düşüncelere kapılmış beynime. ve yine de affettim o iki yüzlü yalancı bedenleri. ya da cücük kadar beyinlerin yönettiği aşağılanacak, yaşama sebebi olmayan ve zevk peşinde koşan insan kırıntıları demeliyim. zordu aslında herşeye ramen hayata gülümsemek. yine çok sordum kendime. neden hala gülüyorsun? gülmeyi hakeden sen misin? belki de değildi bedeni, belki de ruhu onun değildi. istemediği kadar alçak kişileri tanımıştı. yüzünü görmek istemediği kişilerle tokalaşmıştı elleri. istemediği kadar merhaba demişti. ama artık herşey bitsin istiyordu. belki de dayanamıyordu. kendime sordum geçen gün 5 itin sebepsiz konuşmalarına şahit olurken, ya yaşam bu değilse? ya biz sadece küçük bi kapta oturuyorsak ve sıramız gelince kalkıp gerçek dünyaya merhaba diyorsak? ama ben merhaba diyene kadar bu minik kapta aynı insanların suratını daha fazla görmek istemiyorum!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder