bütün yaşanmışlıkları geride bırakıyorsun. bir anda silip atıyorsun bütün anıları, sevgileri. sonra üzerinden zaman geçmesini bekliyorsun ve belli bir zaman diliminden sonra saklandığın yerden çıkıyorsun. seni seven bi' insanı aslında hiç kaybolmamış olduğuna, onu kalbinde taşımış olduğuna ikna ediyorsun. ve hep taşıyacağına. işte insanın kalbini böyle acıtıyorsun. belki de en uzun vadeli ve en acıtmalı yöntem bu. aynı hafta içinde iki defa başıma gelmesi ise PAHA BİÇİLEMEZ.
sanki bekliyorlardı birlikte. anlaşmışlardı ve aynı zamanda acıtmak istediler. hadi önce ben acıtayım, gitmişliğimin üzerinden geçen bir buçuk senenin yarasının kabuğunu koparayım. en yakın arkadaşı olmadan geçirdiği yalnızlığı dürteyim sonra da sen kocaman iki senenin ve öncesinin kabuğunu sök. sonra üzerine bir daha karşısına çıkmayacağını söyle ki daha çok yansın canı yeniden kabuk bağlamaya çalışacak gibi olsun ama bir daha senin olmayacağını ama senin ona değer verdiğini bilerek kalsın öyle. tuz döker gibi anladın mı şeklinde konuştuklarını hayal ediyorum şuan.
hatta ölecek miyim diye de düşündürüyor. bir anda çıkan insanlar, özürleri, sevgileri. ve hayat aslında devam ediyor. farkında değilmişiz gibi davransakta. onlarsız da devam etti. sandığımız kadar acıtmıyor olsa gerek. sadece bizi gerçekten sevdiğini bildiğimiz insanlara sarılarak atlatabileceğimiz şeyler bunlar. sonuçta giden, size o kadar değer vermemiş olmalıdır ki sizsiz o kadar uzun zaman devam etmiştir hayatına. belki de o dost sizin için firstken o sizin için aynı şeyi düşünmüyordu...
hayat devam ederken de acıtmıyor değil. sizin O'na ne kadar verip O'na ne kadar aşık olduğunuzu bildiği halde şüphe duyan ve "beni sevdiğini söylerken nasıl başkası için ağlıyorsun" diyip bir zamanlar dost dediğiniz kişiye -ki dost demenin anlamı ona hiç aşık olmadınız demekken- hala aşık olduğunuzu sanarmış gibi davranan bir sevgiliniz varken O'nunla yaşamakta pek kolay olmuyor. O'nu da acıtan bir geçmişim varmış gibi görünüyor. O'nun da geçmişi beni acıtırken kimsenin geçmişinin kimseyi bağlamadığı bir gezegen olsa diye düşünmeden de edemiyorum. üstelik bir başkasını sevmiş olması düşüncesinin de taze deriyi kazdığını ben çok iyi biliyorum.
keşke hiç GİDENLER GERİ DÖNMESE. o zaman belki de gözyaşı icat edilmezdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder