başka bir yerde başka bir hayata uyanmak dileğiyle yatağıma girip yorganımı kafama çektim. uzaklaşmak tek dileğimdi. sadece biraz daha macera biraz daha aşkla...
üşüyerek uyandığım için ellerimi direk ayaklarıma götürdüm. buz gibiydiler. çoraplarımı giymeyi unutmuşum yatarken diye düşündüm. üzerimdeki kahverengi battaniye ise sabah sabah sinirlerimi iyice kaldırmıştı. bu battaniyeden nefret ederdim ve asla kullanmak istemezdim. şimdi nasıl olmuştu da üstümde örtülüydü. sırt üstü yatıp gözlerimi açtığımda bir mucize ile karşılaşacağımın farkında değildim henüz. ama bu harabe evin bir açıklaması olmalıydı tabi ki. kaçırılmış olabilirdim. yüz yıllarca uyutulmuş olabilirdim ve beni içinde sakladıkları kapsül bozulmuş olabilirdi ki beni de uzaylılarla savaşın ortasına atmış olabilirlerdi. yatak yine de sıcaktı. çıkmak istememiştim, karşılaşacağım şeylerden korkarak. ama battaniyeyi üstümden atıp beton duvarlara göz gezdirerek yatağın çaprazında duran kırmızı söküklü koltuğa ilerledim. eşyalarımı üzerine atmışım. pantolonumu ve mor beyaz çizgili gömleğimi giyindikten sonra kemerimi taktım ve çoraplarımla spor ayakkabılarımı giydim. saçlarımı elimle taradıktan sonra evde dolaşmaya başladım. birkaç adım attıktan sonra içerde lavabo olduğunu gördüğüm bir odanın kapısını iteledim. içerisi biraz rutubet kokuyordu ama yıllardır kullanılmadığı belliydi. suyun akıp akmadığı konusunda merakımı gidermek için musluğu çevirdim. su önce biraz paslı aktı ama sonra düzeldi. yüzümü yıkadım. kurulayacak bir şey bulma umuduyla evde dolaşmaya devam ettim. biraz uzunca bir koridoru geçtikten sonra karşıma genişçe bir yer çıktı. oda değildi birkaç kapıya ev sahipliği yapan bir bölümdü. merdivenler de vardı. biri yukarı çıkıyor biri aşağı iniyordu. yukarı çıkan merdivenlerin devamı görünmüyordu çünkü dönemeçliydi. aşağı inense dümdüzdü. aşağı veya yukarı gitmeyi sonra düşünecektim. öncelikle bu katı dolaşmalıydım. ama bu kata çıktığıma göre eminim aşağıda birşey yoktu. dümdüz yoluma devam edip mutfağı buldum. biraz daha kilere benziyordu. yiyeceklik birkaç malzeme vardı. daha çok konservelerle doluydu. çuvallarda pirinçler, bulgurlar, kuru fasulyeler ve nohutlar vardı. konservelere göz gezdirmeyi de sonraya erteledim. biraz ilerde büyük su bidonları vardı. 20 kadar su bidonu vardı. sonra kilerden çıkıp yanındaki odanın kapısını açtım duvarlarda resimler vardı. kaçıncı yüzyıla ait olduğunu bilmediğim bir sürü padişahın resmi vardı. koltukların ve diğer eşyaların üzerleri beyaz çarşaflarla örtülüydü. sadece resimlerin çarşafları yere düşmüştü. odanın kapısını çekerek kapattım. yanındaki odaya giderek kulbu zorladım, açılmadı. 2 odanın daha kapısını zorlamıştım ama açılmamışlardı. sonra ben de yukarı bakmaya karar verdim. merdivenleri çıktıkça karanlık bastırıyordu. yukarı kapıya ulaşmayı başardığımda kapının kilitli olduğunu farketmem zor olmadı. daha sonra tekrar gelip bakmayı düşünerek aşağı indim. alt kat kalmıştı bir tek. merdivenlerden sakince inerek alt kata vardım. birkaç bavul geniş koltuğun yanında duruyordu. benim olduklarını düşündüm. siyah bavulu açıp baktığımda kıyafetlerimi buldum. sevinmiştim. şu kocaman evde bana ait birşeyler de vardı sonunda. bu bavulları yukarı çıkarsam mı acaba diye geçirdim içimden. ama evi tamamen gezmeden olmazdı. salona bağlı barımsı bir mutfakla karşı karşıyaydım. barın tahtalarında kurşun delikleri vardı. elimle üzerinden geçtim ve bunların çok uzun zaman önce açılmış olduğuna kanaat getirdim. daha sonra mutfakta tencereler, tavalar, bardaklar, tabaklar ve diğer ıvır zıvırlarla karşılaştım. bir buz dolabı oldğunu farkettim ama eskiydi. içini açıp baktığımda bomboş raflarıyla karşılştım üstelik çalışmıyordu. daha sonra mutfaktan çıkıp alt katın odalarında dolaşmaya başladım. bir odaya girip baktığımda çarşafı bile bozulmamış ilk günkü gibi temiz ve düzenli bir odayla karşılaştığımı farkettim. odada birçok şey vardı ama onları ellememin doğru olacağına inandığım için çıktım. birkaç odayı daha gezmeyi düşündüğüm an kapı çaldı. büyük geniş tahta kapıdan güm güm sesleri eşliğinde. kapıyı açar mısınız diyen 2 gencin sesini duydum. kapıya doğru koştum ve kim olduklarını sordum. korkmuştum. nerede olduğumu bilmiyordum. kimin evi olduğunu bilmiyordum. başka bir girişi çıkışı olup olmadığını bilmiyordum. kapıda iki adam vardı ve içeri girmek istiyorlardı. kapının kilitli olup olmadığından bile emin değildim. işte şimdi, büyük bir macera ve tehlikeyle karşı karşıyaydım...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder