Blia Cosplay and Collection

Blia Cosplay and Collection
I Love Yoda !

15 Mayıs 2010 Cumartesi

to be continue...

cennet düşündüğümden daha farklıydı. etrafta hurilerin dolaştığı güzel meyve ağaçlarının sık sık karşınıza çıktığı gökyüzünün her daim mavi ve bulutsuz olduğu yerlerinse böceksiz ve yeşilin harika tonlu çimleriyle bezenmiş bir yerdi benim cennetim. ama bu biraz farklıydı. bembeyaz bir ışık vardı. hatta etrafta sadece sarı renk vardı. duvarlar sarıydı, su sarıydı... henüz yeni öldüğümden midir bilmem, bulanık görüyordum. belki de gözlerim sadece ışığa alışmaya çalışıyordu. nefes darlığı çekiyordum ve öksürüyordum. genzim acıyordu ve öksürdükçe su kusuyordum. ölürken çok su yutmuş olmalıydım. hala aynı mağarada olduğumu düşündüren şey duvarlar dediğim ama netleştikçe mağaranın devamı gibi sandığım kayalıklardı. kollarımla destek alarak uzandığım yerden oturur pozisyonuna geçtim. öksürüklerim yankılanıyordu. bir an izlediğim filmlerden etkilenip çok saçma şeyler düşündüm. sanki ben ölmüştüm de dünyada ruhum hapis kalmıştı. sanki cennete gidememiştim ve bedenim yakılana kadar burada kalmaya mahkumdum. ve hiç bulunamayack olan bedenimde cabasıydı. henüz bedenime rastlamamıştım. ama düşününce aklım mı yerine geliyordu bilmiyorum ama öksürdüğüme göre ölmüş olamazdım değil mi? yoksa, ruhlarda aslında öksürür müydü? deneyimli birileriyle konuşsam iyi olacaktı. daha sonra dikkatimi çeken şey 2 gölgeydi. yaklaşan ve büyüyen gölgeler. ses yoktu. sadece gölgeler büyüyordu. birilerinin yaklaştığını anlamıştım. benim gibi ölü insanlar mıydı -ki onlara hala insan denilebilir miydi- yoksa bunlar deniz ve semih olabilir miydi? ve evet. harika. deniz ve semihte ölmüşlerdi. şu an isteyebileceğim en son şeylerden biri ölmüş olmalarıydı ama malesef bu olmuştu. "heey. siz demi?" dedim. cevap vermediler. oysaki tam karşımda durmuşlardı. bana bakıyorlardı. aramızda en fazla bir öğretmen masası mesafe vardı. duymamış olamazlardı. zaten beni gördüklerine sevinmeleri gerekirdi. ya da öldüğüm için mi sevinememişlerdi? "çocuklar siz kurtulmuştunuz." dedim. "deniz geri dönmemiz gerek." dedi semih. "sanki arka taraftan bir yol vardı." dedim ama bana cevap vermemelerine alınmıştım. "onu orda tek başına bırakamayız." dedi deniz. "ben de sizinle geri dönebilirim illa o yoldan gitmem gerekmiyo." diye cevap verdim. "o gitti deniz. geri dönmeliyiz. yarım kalan bi işimiz var. sonunu getirmeliyiz." dedi semih. bunlar kimden bahsediyordu tanrı aşkına? ve yüzlerindeki bu solgun ifade de neyin nesiydi? bir adım onlara yaklaşmaya çalıştım. ama cam olduğunu sandığım bir yere tosladım. "buranın bir yere çıkması gerekiyordu. o yol boşuna olmamalıydı." dedi deniz. "burayı birşeyler idare ediyo deniz. kim bilir burda ne var ve bize göstermiyolar." dedi semih. sanırım durumu anlamıştım. beni görmüyorlardı ve duymuyolardı. ama suyun altını görebilirlerdi. daha önce suya düşmemi sağlayan düşüncelerim beni yine suyun dibine itebilirdi. ve düşündüğüm gibi olması çok zor olmadı. su ayaklarımın altında katılığını kaybedip yumuşadığında içine sürüklenip ıslanmam uzun sürmedi. ve daha sonra diğer tarafa geçtim. deniz ve semihin altında duruyordum. suyun yüzeyine alttan vuruyordum. artık beni farketmeleri gerekiyordu. beni çıkarmaları gerekiyordu. ben vurdukça etraflarına bakınmaya başladılar. oksijenim tükenene ve beni dibe sürükleyen şey geri gelene kadar suya vurabilirdim. semih beni fark etti ve denizi dürttü. birlikte katılaşan suya vurmaya başladılar. su kırılmıyordu. elimde kafamı işaret ettim ve anlamalarını diledim. anlamıyorlardı ve su yarılmıyordu. tekrar aynı deneyimi yaşamak istemiyordum. denizin 'seni buradan çıkarıcaz' repliğini duyar gibiydim. ama beni sürükleyen şeyin varlığını hissetmeye başlamıştım. acele etseler iyi olacaktı ama hala bir değişiklik yoktu hayatımda. beni sürükleyen şey yine beni bulmuştu ve bacağıma asılmıştı. "seni bir kez daha bırakmicam." diyen semihi duyduğumda suyun açık vermeye başladığını fark ettim. gittikçe büyüyen yarıktan 4 tane kol uzandı ve beni sürükleyen yaratıktan ayırarak yukarı çıkarttılar. su açığını kapamaya başladığında deniz ve semihe sıkıca sarıldığımı fark etmiştim. yüzlerine baktığımda daha önce kimseyi bu kadar mutlu görmediğimi fark ettim. ama şimdi 3ümüzde ölüydük ve ruhlar her istediğini yapabilirdi bu yüzden rahattık. yani, sanırım...

Hiç yorum yok: